31 Ocak 2010 Pazar

Özlüyoruz seni...



02 Ocak 1943 - 01 Şubat 1999

Ruhun şad olsun büyük usta..

Denizlispor - GALATASARAY: 1-2



Denizlispor 1 - 2 GALATASARAY
18' Arda Turan
62' Jo Alves



Doğumgünün kutlu olsun Kaptan..
Sana bok atmaya çalışanlara hala usanmadan kapakları takıyorsun ya helal olsun sana..



Hoşgeldin Jo..
Attığın gol dışında ileri uçta sürekli hareket halinde olup takım arkadaşlarına boş alan yaratman da gecenin güzelliklerindendi..



Hoşgeldin Giovani..
Topu ayağına aldığında neler yapabileceğini oyunda kaldığın sürece fazlasıyla gösterdin. Jo'nun attığı goldeki payın yadsınamaz. Ne yalan söyleyeyim Ribery'i hatırlattın bana..
(Arda da çok iyi öğretti maçtan önce yumruk şovu kendisine)



Leo Franco..
Geldiğin günden beri bir tane gollük pozisyonu engelle be arkadaş. Bu kadar vurdumduymaz, bu kadar lakayıt hareket etmeni anlamıyorum. Resmen -beni gönderin- diyorsun yahu. Yediğin golü Aykut yemiş olsaydı darağacını çoktan kurmuş asıyorduk Aykut'u! Sarı kart yiyorsun, hakemi alkışlıyorsun! Orda hakem 2.sarı kartı verse kim ne diyebilir? 2-1 öndeyiz ve maçın son dakikasında ceza sahası dışında rakip forvete çalım atmaya kalkıyorsun! Allah'tan Youla'nın sırtına çarptı da kötü bir sürprizle karşılaşmadık. Bu kadar sorumsuzluk sahibi olamazsın arkadaş burası Galatasaray! Sen bu halinle kalede görev alırken, Aykut ve hele ki Ufuk'a cidden ayıp ediliyor. Bir de üstüne üstlük yabancı kontenjanımızı işgal ediyorsun. Umarım tez zamanda sözleşmenin feshedildiği müjdesini alırız yöneticilerimizden.

Jo'nun golü:


Maçın son dakikalarında Arda'nın çalım showu:


Yapma bunu Arda yapma bunu..
Sen bunu yaptıkça yorumcu amcalar ağızlarından pis salyalarını akıta akıta sana saldırıyorlar.
Eski futbolcu amcalara selam olsun.

Metin'in izindeyiz, Arda'nın peşindeyiz!

Anaconda'nın Vedası



Yolun açık olsun Anaconda..
Biz seni daima o meşhur kafa golünle hatırlayacağız..

28 Ocak 2010 Perşembe

Ali Turan Transferi...



Adnan Polat: Kayseri kulübü 500bin Euro'yu kabul ederse biter transfer. Kabul etmezseler de, o parayı Ali'ye veririz, sezon sonuna kadar tatil yapar.



Hadi git ver suyun karşı tarafına bedavaya Ali Turan'ı.
G.Saray sizden futbolcu alamazdı dimi hurma efendi ?

Adnan başkan da ağır konuşmuş canım.
Bu kadar da itin g.tüne sokup çıkartılmaz ki!

Ey Süleyman efendi, yediğin hurmalar gün gelir seni* tırmalar.

Huzur...



Üstlendiği görevi layıkıyla, fazlasıyla yerine getirmenin mutluluğu...
Günler sonra İstanbul'a dönmenin mutluluğu...
Hoşgeldin Haldun Üstünel...
Hoşgeldin Gio...

Hani diyorum Haldun Üstünel hazır Türkiye'ye dönmüşken; Bursa-Kayseri seferleri yapsa da transfer sezonunu kapatsak en afillisinden...

Onda Bunda Şundadır...



Devre arasını dolu dolu yaşıyoruz. Gelenler, gidenler, yapılan transfer görüşmeleri, uykusuz geceler derken Giovanni Dos Santos da bu akşam itibariyle İstanbul'a geldi. Biz taraftarlar Giovanni'nin gelmesinden ziyade takımdan hangi yabancı futbolcunun ayrıldığını merak ediyorduk. Başlarda Nonda favori, Kewell plase gibi gözüküyordu. Ancak dün kimsenin beklemediği bir anda (aslında herkesin istediği bir olaydı en başından beri) sürpriz bir şekilde Leo Franco ve menajeriyle sözleşmenin feshedilmesi görüşülmeye başlandı. Açıkca söylemek gerekirse Leo bu takıma geldiğinden beri hiçbirşey katmadı. O'nun yaptığı kaleciliği, çok eleştirdiğimiz Aykut dahi yapardı yarım sezon boyunca. Ki Ufuk'a olan güven Aykut'tan çok daha fazla.

Akşam saatlerine yakın resmi sitemizden açıklama geldi; ''Herşey için teşekkürler Shabani Nonda!'' 8 gün önce yazdığım gibi; sezonun 2.yarısında Nonda kadromuzda yer almayacak. Yani Leo -şimdilik- kefeni yırtmış gibi gözüküyor. Görev aldığı dakika baz alındığında ligin en golcü futbolcusuydu Shabani. Ancak belli bir formsuzluk yaşıyordu. Ne topa ayağını uzatabilecek derman, ne de kafaya çıkabilecek kadar etkisi yoktu. Özellikle son maçlardaki formsuzluğuna çok kızıyordum. Ama ne yalan söyleyeyim resmi sitenin açılış sayfasında Nonda'nın gülümseyen yüzünü görünce içim burkuldu. Elbette şimdi olmasa bile sezon sonunda yaşanacaktı bu ayrılık fakat ne bileyim öyle işte...

Yaptığın hizmetlerden dolayı, Volkan'ın kocası olmandan dolayı sonsuz teşekkürler Shabani.. Kafayla attığın golde topla birlikte kaleye girmeni, gol sevinçlerinde parmağını kaldırmanı, Özcimbomlu Sezgin'e gidip gol sevincini yaşamanı unutmayacağız. Yolun açık olsun...

Shabani Nondaaaa
Shabani Nondaaaa

30 santimliiiiiik

Kobra* var ondaaaa


27 Ocak 2010 Çarşamba

Vizyondaki Film; Transfer Nasıl Yapılır?



Vizyondaki filmin ismi; Transfer Nasıl yapılır ?
Başrol oyuncusu; Haldun Üstünel.
Konusu; Avrupa'da ikamet eden futbolcuların Türkiye'ye gizli kapaklı değil, alenen nasıl getirildiği anlatılıyor.
Vizyona girdiği günden beri tüm Türkiye'de ve hatta Avrupa'da izlenme rekorları kırıyor.
İzlememek için inat eden kuşlar varsa, günün birinde elbet izleyecekler.
Zira bu film hiç bitmeyecek!








İzlememek için inat eden kuşların söylediği bir şarkıyla sona erdirelim bu filmin tanıtımını;
Allah'ın yok mu Haldun?
Yorulduk artık yeter!


Bizi izlemeye devam edin anacığım.

26 Ocak 2010 Salı

Giovanni Dos Santos Galatasaray'da



Kewell mi, Nonda mı belirsizliği halen devam ediyor. Belirsizlik çözüldüğü an resmen açıklanacak.

Hayırlı olsun.

24 Ocak 2010 Pazar

Yok Artık Abdul Kader Keita! (2)



Bu akşam oynanan Fildişi Sahilleri-Cezayir karşılaşmasında skor 1-1 iken 89.dakikada Keita golünü yazdı. Hem de ne yazma... Harika bir gol attı. 90'a takmak kelimesinin tam olarak hakkını veren bir goldü.

Ama uzatma dakikalarında Cezayir golü buldu ve karşılaşmayı uzatmalara götürdü. Uzatma dakikalarında Sivassporlu Bouazza'nın golüyle Cezayir maçı 3-2 kazandı ve turu geçti.

Elenmenize sevinmedik dersek yalan söylemiş oluruz.

Özlemiştik seni Keita..

GALATASARAY - Gaziantep: 1-0



Dün ertelenen Beşiktaş-İBB maçındaki İnönü Stadı'ndan ne farkı vardı bugün Sami Yen'in? Onların değil de bizim maçımız ertelenmiş olsaydı, duyarlı(!) basınımızda söylenmedik kelime bırakmazlardı. Şu sahada herhangi bir sakatlık vermeden maçı tamamlamamız, galibiyet kadar sevindiricidir.

Soğuk havaya rağmen tribünlerdeki yerini alıp, 90 dk boyunca desteğini esirgemeyen taraftarlarımıza teşekkürü bir borç bilirim. Karlı zemine rağmen, maç boyunca durmayan kar yağışına rağmen beyaz formayı bize giydiren hakeme de teşekkürler! Bu hava şartlarında maç -atan alır- edasında başlamıştı, öyle de oldu.



Yeni transferlerimizden Lucas Neill ilk 11'de oyuna başlarken, Jo ise yedek kulübesindeydi. Caner'in sol kanattan yaptığı bindirmelerle maça başladık. Kewell'in sakatlığında genel anlamda tedirginlik yaşadık hepimiz. Ancak Caner'in o mevkiide kesinlikle sırıtmayacağını biliyorduk ve de bu akşam itibariyle görmüş de olduk. Maçın 32.dakikasında Gaziantep'ten Ahmet Arı, yan hakemle yaşadığı diyalog sonrası kırmızı kartı yedi. Tv görüntülerinden anladığımız kadarıyla yan hakeme küfür etmiş olmalı ki; direkt kırmızı kartı yedi.

Maçın 2.yarısında, Caner bıraktığı yerden devam ederek tabri-i caizse ''Kewell'i aratmam'' diyordu. Maçın 56.dakikasında Caner'in ceza sahasına girdiği anda yere indirilmesiyle kazandığımız penaltı atışını Nonda topu kaleciye isabet ettirerek kendisi adına formsuzluğunun devam ettiğini gösterdi. Maçın 75.dakikasında Kapalı Tribün önünden kazanılan serbest vuruşu Arda kullandı ve arka direkte bomboş pozisyonda olan Mustafa Sarp topu ağlarla buluşturdu. Sezonun ilk maçında Gaziantep'te oynanan karşılaşmada da benzeri bir gol atmıştı Mustafa, bu akşam da görevini eksiksiz yapıp, attığı golle önemli bir 3 puan kazanmamıza vesile oldu.

Yedek kulübesinde olan Jo, karşılaşmanın son yarım saatinde görev aldı. Aslına bakarsak hiç sırıtmadı, sırıtmadığı gibi de topla yaptığı deparlar, hızlı fuleler ilerisi için ümit verdi. İlk 11'de karşılaşmaya başlayan Neill de benzeri şekilde hiç sırıtmadı. Hele ki Nonda'nın bu kadar formsuz olması Jo'nun ne kadar önemli bir transfer olduğunu gösteriyor.



Maç içerisinde ön plana çıkan oyuncular; başta Caner olmak üzere Uğur Uçar, Elano idi. Aslına bakarsak takım içerisinde sırıtan 2 futbolcu vardı; Nonda ve Barış. Birisinin Barış'a futbolun sadece koşmaktan ibaret olmadığını; top kullanabilmenin, koşmak kadar önemli olduğunu öğretmesi gerekir. Nonda konusunda ise; sanırım bu saatten sonra kendisinden fazlasını beklemek polyannacılık oynamak olacaktır. Bizim için her zaman ''Anaconda Nonda'' olarak kalman dileğiyle, ne kendine ne bize daha fazla zarar vermeden yollarımızı ayırmak en hayırlısı olacaktır.

İyi ki varsın futbol..
Özlemişiz seni..

23 Ocak 2010 Cumartesi

Seda Tekindağ Komada



Eski basketbolcumuz, halen Ceyhan Belediye'de forma giyen Seda Tekindağ, geçirdiği trafik kazası sebebiyle ağır yaralı olarak kaldırıldığı hastanede yoğun bakımda bulunuyor.

Arkadaşının kullandığı arabayla Adana'dan Ceyhan'a antremana yetişmek üzere yola çıkmış, Yılankale mevkiinde iddialara göre aşırı hız sebebiyle orta refüje çarparak devrilen araçtan kurtarılan Seda'nın beyin travması geçirdiği belirtildi. Hayati tehlikeyi atlatamadığı için yoğun bakımda tutuluyor.

Seda'ya ve arkadaşı Veysel Hakkı Bindebir'e Allah'tan acil şifalar diliyorum. Umarım en kısa zamanda hastaneden taburcu olup, parkelerdeki yerini alacaktır.

ultrAslan 9 yaşında



2001'de yakılan bu meşale; nesillerce parlayacak, güneş olacak..

Yaşasın Bağımsız ultrAslan!
Yaşasın GALATASARAY!

22 Ocak 2010 Cuma

Jo Galatasaray'da



Satın alma opsiyonu bizde olmak üzere, sezon sonuna kadar M.City'den kiralık olarak transfer ettik. Dün gece 23:00 sularında İstanbul'a gelen, bu sabah itibariyle sağlık kontrolünden geçen yeni transferimiz, kontrolden sonra soluğu Florya'da aldı ve ilk antremanına katıldı.

Kimilerimiz burun kıvırabilir Jo'nun transfer edilmesine; ''UEFA maçlarında oynamayacak birisini niye transfer ettik'' diye. Sezon ortasında leblebi gibi gol atan bir oyuncuyu, kulübü bırakır mı? Hiç aklınız alıyor mu? EPL'den 22 yaşında genç bir oyuncu transfer ettik, daha var mı ötesi? Devre arası transferlerini; önümüzdeki yaz oynanacak olan Dünya Kupası belirliyor resmen. Dünya Kupasında yer alacak ülkelerin oyuncuları, turnuvada yer alabilmek için forma giyebileceği kulüpleri tercih ediyorlar. Bu da bizim işimize geliyor.

Önümüzdeki senenin temelleri atıldığının bir belgesi aslında bu transfer. Baros'un Mart ayının ortalarına kadar antremana dahi çıkamayacak olması, takıma adapte olup bildiğimiz Baros olması belki de sezonun son 2-3 maçına kısmet olacak. Son senelerde UEFA Kupası'na abone olmamız hangimizin hoşuna gidiyordu ki? Elbette hepimiz isteriz; mücadele ettiğimiz tüm kulvarlarda kupaları kazanmayı.. Ancak artık ait olduğumuz lige; Şampiyonlar Ligi'ne katılma zamanımız geldi de geçiyor. Bu sezonu öyle ya da böyle şampiyon tamamlamalıyız. Tamamlamalıyız ki; olası bir 2.likte ön eleme stresi yaşamayalım.

Baros geçtiğimiz sezon geldiğinde de formsuzluğundan gem vuruluyordu. O zamanlar da söylemiştik; ''Baros kendini bulur Türkiye'de'' diye.. Aynı durum Jo için de geçerli.. Satın alma opsiyonunun bizde olması çok büyük bir avantaj. Yarım sezonda kendini bulan Jo'yu ellerimizle M.City'e teslim etmek en kötüsü olabilirdi.

Yine yine yine Haldun Üstünel.. Jo'yu İngiltere'den uçağa bindiren Haldun Üstünel, İstanbul'a telefon açarak, ''uçağa bindi İstanbul'dan karşılayın'' dedi resmen.

Niye mi? Dün İstanbul'a gelen Jo'nun yanında yoktu.
Nerede mi? Almanya'da.
Neden mi? Almanya'da forma şansı bulamayan Türkler varmış.

Teşekkürler Haldun Üstünel..
Teşekkürler Murat Yalçındağ..
Hoşgeldin Jo..

20 Ocak 2010 Çarşamba

Shabani Nonda Yolcu



Bu kafayı kim nasıl unutabilir ki? Şampiyonluğu getiren kafaydı bu. Ee malum birileri zenci sevince; kafayla da atılıyor, ayakla da..

Ara transfer döneminde kadromuzu güçlendirme çabaları içerisinde olan yönetimimiz, yabancı kontenjanımızın dolu olmasından ötürü önce Linderoth'la sözleşmeyi feshetti ve Jo transferini -henüz resmi açıklama gelmedi- tamamladılar. Sonrasında ise ön libero-orta saha mevkiini güçlendirme adına 2. bir yabancı futbolcu transferine girişildi. Bu transfer için de Nonda'nın menajeriyle görüşmeler devam etmekte. Bu saate kadar açıklanmamasının tek sebebi; menajerin ayak diretmesi.. Haldun Üstünel, İngiltere'de beklemede.. İstanbul'dan gelecek habere göre 2 transfer birlikte açıklanacak belki de.. Belki de; sabaha herşey netlemiş olacak. Ancak net olan birşey var ki; sezonun 2.yarısında Nonda kadromuzda olmayacak.

Bu arada transferin Almanya kanadında da sürpriz gelişmeler yaşanabilir her an..

Güle Güle Tobias Linderoth



Transfer edildiğinde sevinmiştik. 2,5 sene şanssızlık mı denir, başka birşey mi denir bilemiyorum ama bir gerçek var ki; doktorların gördüğü kadar, Galatasaray taraftarları seni görmedi. Hep büyük bir hevesle bekledik sahalara dönmeni ama olmadı, dikiş tutmadı. Şimdi gidişine ayrı bir seviniyoruz. Bu gece karşılıklı olarak anlaşılarak sözleşme feshedildi ve Tobias Linderoth ile yollarımız ayrıldı.

Yolun açık olsun Linderoth..

Vericen Jo'bu Vericen Jo'bu




Eski dostların buluşma mekanı oldu Florya..

Kewell-Baros
Kewell-Neill
Keita-Baros
Jo-Elano
Jo-Caner

Hayırlı olsun.

Game Over



Bu sefer geçmişteki -yalandan- istifalarına benzemeyecek.
Kabusun hortladı, gün geçtikçe etrafını sarıyor amca bey..
Sizin deyiminizle ''at kuyruklu yönetici'' fişini çekecek.

19 Ocak 2010 Salı

Adanalı'nın İsyanı



''Hagi 100 tane vurdu birşey yok, biz bi tane vurduk ''uuwww'' ne var amk ne var?!''

:)

Lucas Neill Sözleşme İmzaladı



Lucas Neill Sözleşme İmzaladı


Galatasaray’ın İngiltere Premier Ligi ekiplerinden Everton’dan transfer ettiği Avustralyalı oyuncu Lucas Neill, bugün Florya Metin Oktay Tesisleri Turgay Vardar Basın Odası’nda düzenlenen imza töreni ile kendisini 1.5 yıllığına Galatasaraylı yapan sözleşmeye imza attı.

İmza töreninde Lucas Neill’in yanı sıra Galatasaray Spor Kulübü Yönetim Kurulu Üyesi Ali Haşhaş, Futbol Takımı İdari Menajeri Cenk Ergün, eski futbolcularımızdan Muzaffer Sipahi de hazır bulundu.

İmza töreninde ilk olarak söz alan Ali Haşhaş, uzun süredir transferi için çalıştıkları Lucas Neill'i kulübe kazandırdıkları için çok mutlu olduklarını söyledi. Haşhaş, "Haldun Üstünel ve Murat Yalçındağ'a bu transfer çalışmalarından dolayı teşekkür ediyorum" dedi.

İstanbul'a adaptasyon süresinin kısa süreceğini inandığını belirten Neill, "Kewell gibi çok yakın bir arkadaşım var. Antrenörümüz Neeskens de bir arkadaş gibi. Hiçbir zorluk çekeceğimiz düşünmüyorum. Şu anda ben buradayım. 1.5 senelik bir kontratım var. Kewell'ın Galatasaray hakkında ne kadar olumlu yorumları olduğunu biliyorum. İnşallah burada kalması yönünde benim de bir etkim olur" dedi.

Galatasaray'da Kewell'ın dışında birçok tanıdığı futbolcunun olduğunu söyleyen Lucas Neill, "Sabri, Leo Franco, Elano, Nonda ve kaptanımız Arda'yı tanıyorum. Tugay Kerimoğlu çok değer verdiğim bir insan ve o da çok iyi yorumlar yaptı. Graeme Sonuess'ı ve bayrak dikme olayını iyi biliyorum. Souness'ın Galatasaray için ne kadar önemli olduğunu da biliyorum. Ben de belki farklı bir şeyler yaratabilirim. Bunun parçası olmaktan memnun olurum." dedi.

Daha sonra bu sezon giyeceği 12 numaralı formasını eski futbolcumuz Muzaffer Sipahi'nin elinden alan Neill, yeni forması ile basın mensuplarına poz verdi. Kendisini 1.5 yıllığına Galatasaraylı yapan sözleşmeyi imzalayan Neill son olarak, taraftarlara "Şampiyon Galatasaray" mesajını gönderdi.

18 Ocak 2010 Pazartesi

İhale, Toroğlu'na Patladı



Yukarıdaki bu görüntü ''artık tarih oldu'' dersek yanlış söylememiş oluruz sanırım. Geçtiğimiz hafta gerçekleşen yayın ihalesinden sonra Digiturk'e her konuda yardım etme kararı alan ancak Erman Toroğlu'nun yorum yapmasına şiddetle karşı çıkan Kulüpler Birliği'nin baskısı üzerine Digiturk, Erman Toroğlu ile yollarını ayırma kararı almış. Bu kararla birlikte Şansal da, Erman olmadan program yapmayı reddetmiş ve Maraton programı yayından kaldırıldı.

Yayın ihalesi için ödenilenecek rakamı gözönüne alırsak; pastırmalı yumurta tarifiyle, Trabzon Akçaabat köfte tarifiyle, Digiturk bu ihalenin altından kalkamazdı. Toroğlu'nun antipatik tavırlarından dolayı, bundan önce binlerce üyelik kaybetti Lig tv. Şimdi de böyle bir olay gerçekleşti. Görünüşe göre de geçen hafta ki yayın ihalesi Toroğlu'na patladı, iyi de oldu. Olması gereken, geç gerçekleşen bir olay.

Türk futbolu için hayırlı olsun.

Lucas Neill: Uzun Süre Galatasaray'da Kalacağım..



Galatasaray’ın yeni transferi Avustralyalı Lucas Neill Galatasaray Televizyonu’na verdiği ilk röportajda transferinden hedeflerine kadar birçok konuda açıklamalar yaptı.

Neill Galatasaray ailesine hoşgeldin diyoruz. Havaalanına inişinden itibaren neler hissettin ?

Galatasaray gibi büyük camiaya katıldığım için, onun futbolcusu olduğum için çok mutluyum. Gelmeden önce zaten söylentiler vardı. Bizim taraftarlarımızın yeni gelen futbolcuları nasıl karşıladıklarına dair. Tam tersi fazlasıyla gördüm bu ilgiyi. Bu bir futbolcuyu çok mutlu eder. Onu özel hissettirir. Bana gösterilen ilgi çok özel olduğumu ve Galatasaray’ın çok özel kulüp olduğunu hissettirdi.

Transfer öykün sen daha Türkiye’ye ayak basmanda büyük merak konusu oldu. Sen bu süreçten kısaca bahseder misin? Transferin nasıl gerçekleşti?

Geçen hafta oynanan Arsenal-Everton maçından sonra kulübüme böyle bir teklifin geldiğini duydum. Kulübüm bana Galatasaray’la görüşmem için izin verdi. Bu son derece heyecanlanmamı sağlayan, gurur verici bir durumdu. Olaylar bir hafta içinde gelişti, Galatasaray’a transfer kararını düşünmek için çok vakit kaybetmedim. Umarım uzun süreler burada kalıp, büyük başarılara imza atarım.

Galatasaray’a gelirken neler düşündün? Birçok eski arkadaşın ve hocan burada, onların buradaki varlıkları hakkında neler söylemek istersin?

Galatasaray’a gelme kararımı çok kolaylaştıran bazı etkenler vardı. Bunların başında tabiki arkadaşım Harry Kewell geliyor. Zaten Galatasaray’ı uzun zamandır takip ediyorum. Liderle aramızda önemli bir puan farkı olmadığını, UEFA Avrupa Ligi’nde başarılı bir grafik çizdiğini biliyorum. Johan Neeskens’le 2006 Dünya Kupası’nda beraber çalıştık, o da sevdiğim bir insandır. Frank Rijkaard’da bir efsane. Bu tür etkenler bir araya gelince buraya gelme kararım çok kolaylaştı. Ben de bir an önce bu takımın gerçek anlamda bir parçası olmak, Türkiye’de ve Avrupa’da başarılara imza atmak istiyorum.

O unsurları tek tek tanımlayacak olursan neler söylemek istersin? Harry Kewell’la olan ilişkini ve takıma verebileceklerinden bahseder misin?

Harry Kewell’ı 16-17 yıldır tanıyorum. O Avustralya futbolunun yetiştirdiği en büyük yıldızlardan biri, hatta belki de en büyüğü. Çok iyi, çok kaliteli, Avustralya Milli Takımı için önemli gollerin altında imzasını atan bir futbolcu. Her zaman çalışmayı seven, antrenmanda verebileceğinin maksimumunu vermeye çalışan, üst düzey bir futbolcu olarak nitelendirebilirim kendisini. İyi bir arkadaşlığımız var. Bu sene Galatasaray için çok önemli işler yaptı, önemli gollere imza attı.

Buraya gelmeni sağlayan etmenlerden Johan Neeskens’i sormak istiyorum. Neeskens’in senin için ‘’Avrupa’nın her takımında rahatlıkla oynayabilir’’ şeklinde bir açıklaması var. Johan Neeskens faktörüyle ilgili neler söyleceksin?

Johan Neeskens’de burayı tercih etmemdeki en önemli faktörlerden biri. Benim hakkımda böyle bir yorum yapmış olması beni ayrıca onurlandırdı. Johan Neeskens tartışılamayacak kadar muhteşem olan kariyerinin yanısıra muhteşem bir insan, takımda futbolcuların her zaman en iyi arkadaşıdır. Futbolcuları anlattığı hikayelerle, yaptığı konuşmalarla çok mutlu eden süper bir insan.

Yıllarca formasını giydiğin Milwall’un taraftarları meşhurdur. Onlar da takımlarını tıpkı Galatasaray taraftarları gibi çok iyi desteklerler. Galatasaray taraftarı hakkında neler söylemek istersin?

Galatasaray taraftarları hakkında bilgim var, kendilerini birçok kez televizyon vasıtasıyla seyretme şansı buldum. Avrupa maçlarında olsun, lig maçlarında olsun takıma büyük destek verdiklerini biliyorum. Şu anda stadımızın kapasitesi yaklaşık olarak 25.000. Ama sahaya ulaşan sesler tribünde 75.000 taraftarın olduğunu düşündürüyor. Takımlarını tutkuyla desteklediklerini çok iyi biliyorum. 25.000 kişinin bu kadar ses çıkarabildiğini düşününce önümüzdeki sene yeni stadımızda nasıl bir atmosfer oluşabileceğini tahmin dahi edemiyorum.

Peki meşhur bir lakabın var; Kuş Avcısı. 2006 Dünya Kupası’nda arkadaşına pas atmak isterken pası sahaya konan kuşa isabet ediyor ve top geldikten sonra kuş ölüyor. Ondan sonra adı Kuş Avcısı’na çıkıyor. Türkiye’deki Galatasaray taraftarlarının kendisine böyle hitap etmesinden memnun olur mu?

Bu olay 2006 yılında Özbekistan’da meydana geldi. Beni çok üzen bir olaydı. Taraftarlarımız bana ilk başlarda bu şekilde seslenebilir. Ama ileriki zamanlarda benim oyun stilimle taraftarlarımız belki farklı lakaplar da takabilir.

Günün sorusuna geçelim. Ülkemizde herkes Haldun Üstünel ve ekibinin başarısını konuşuyor. Şimdide Premier Lig’de istikrar abidesi olan Neill’i getirdi diyor. Herkes Haldun Üstünel’in seni getirmek için ne yaptığını merak ediyor diye sormuş taraftarımız.

Haldun Üstünel’in bana yaklaşım tarzı, kulüple ilgili anlattıkları ve benim transferimde çok kararlı olması benim imzamı kolaylaştırdı.

Çok fazla detay vermek istemiyor herhalde.

Tabiki Haldun Bey’in benimle bu denli ilgilenmesi, Galatasaray gibi bir kulübün benimle ilgilenmesi beni gururlandırdı. Şimdi sıra bende artık. Bu olumlu şeylere benim cevap vermem gerekiyor.

Röportajın tamamı: Lucas Neill

Emre Çolak: Tek İsteğim A Takım'da Kalabilmek..



Galatasaray’ımızın Genç Futbolcusu Emre Çolak, Denizli Belediyespor Maçı Sonrası, Galatasaray Televizyonu’nda Yayınlanan 90+ Programının Canlı Yayın Konuğu Oldu.

İkinci yarıda oyuna girdin çok başarılı bir şekilde formanı temsil ettin. Biri penaltıdan, biri frikikten olmak üzere iki güzel gole imza attın. Öncelikle istersen gollerle başlayalım. Penaltıyı atma olayı nasıl meydana geldi?

Ben oyuna girerken hocamız beni çağırdı. Odaya gittim formamı değiştirdim. Bir anda beni orada görünce Arda Ağabey yanına çağırdı ve “penaltı olursa Emre’ye attıracağız, kimse topu almasın” dedi. Penaltı olunca da zaten Arda Ağabey topu alıp hemen benim yanıma geldi. Onun sayesinde oldu.

Çok güzel bir vuruşla durumu 4-1’e getirdin. Sonrasında aradan sadece dört dakika geçmişti bir frikik ki Galatasaray son zamanlarda pek fazla frikik golü atamıyor. Açıkçası bu bizi çok mutlu etti. Kaleyi direk cepheden gören bir nokta olmamasına rağmen topun arkasına geldin. Gerisini senden dinleyelim.

O da penaltı gibi Arda Ağabey’in sayesinde oldu. Ben topun başına hiç gitmeyecektim. Sol ayaklı olduğum için beni kendi çağırdı. “Ne yapalım. Orta mı açalım, kaleye mi vuracaksın” dedi. “Kaleye vurayım Arda Ağabey” dedim. “Tamam” dedi. Biraz da şansın yardımıyla baraja çarptı güzel bir gol oldu. Mutluyum.

Maçı anlatan spiker stil olarak seni Arda’ya benzeten yorumlarda bulundu. Bugün kaptan Arda’yla yan yana oynadın. Yine tecrübeli ağabeylerinle bir arada oynadın. Ali Sami Yen’de A Takım forması giymek kuşkusuz herhalde çok ayrı duygular uyandırıyor.

Heyecandan titriyordum nerdeyse oyuna girerken. Yine Arda Ağabey geldi rahatlattı beni. Baha neler yaşadığını anlattı. Rahat olmam gerektiğini söyledi. Onun sayesinde heyecanımı attım.

Gollerden sonra Emre Çolak anonsu ve hep bir ağızdan taraftarların söylemesi herhalde bir futbolcunun en çok duymak istediği şey.

Şuan bile çok heyecanlıyım. Heyecandan konuşamıyorum.

Ziraat Türkiye Kupası’nda da çeyrek finale çok ama çok yaklaştınız. Neler söylemek istersin. Galatasaray, Türkiye Kupası’nı en çok kazanan takım.

Şu an benim tek istediğim şey A Takım’da kalmak. Sadece onu düşünüyorum sadece ona yoğunlaştım. Önümüzdeki hafta A2 Takımı’nın Bursaspor’la maçı var. Sonra U19 Milli Takımı’yla İtalya’ya gidiyoruz. Çok yoğun bir dönemden geçiyorum. Ama şu an tek düşündüğüm şey A Takım’da kalabilmek..

Peki sizin gibi genç oyuncuların zaman zaman A Takım’la, zaman zaman A2 Takım’la antrenmanlara çıkması sizi ne yönde olumlu, ne yönde olumsuz etkiliyor? Bunları biraz paylaşır mısın?

İlk başta A Takım’la çıkınca ve daha sonra A2 Takım’a dönünce biraz burukluk oluyor. Ama artık geçti. Olumsuz yönü bu. İyi yönü ise ağabeylerimizle beraber olduğumuz için çok mutlu oluyoruz. Onları sadece izlemek bile yetiyor. Bazen soyunma odasında hiç konuşmuyoruz. Onları izlemek bile yetiyor.


Röportajın tamamı: Emre Çolak

Arda Turan & Emre Çolak



Arda Turan..

19 yaşındaki bir futbolcunun hayallerini gerçeğe çeviren futbolcu..

Nedir bir futbolcunun en büyük hayali? Büyük bir takımın altyapısında oynayıp, sonra sahaya çıktığı ilk maçta iyi bir oyun sergileyip bir gol atmak ve binlerce taraftarın ismini söylemesini, adına tezahurat etmesini sağlamak..

Penaltı olduğunda Arda kendi kullanabilirdi, Nonda'ya bırakıp onun moral bulmasını da sağlayabilirdi, hatta Barış'a bırakıp hat-trick yapmasını da sağlayabilirdi. Ama Arda biliyordu ki; bir futbolcunun en büyük hayali çıktığı ilk maçta gol atmaktı, belki kendisi de en çok bu duyguyu yaşamak istemişti ilk çıktığı maçta..



Arda topu Emre'ye verdi ve O'nun bu maçı hiç unutmamasını sağladı. Sonra serbest vuruş olduğunda Arda topu yine Emre'ye verdi, biliyordu ki o kadife gibi ayağı ile çok güzel vurabilirdi topa. Penaltıdan moralli olan emre o vuruşu da gole çevirerek bu geceyi hem kendisi için, hem Arda için, hem de biz taraftarlar için bayram gününe çevirdi.

Futbol enteresan bir oyun, garip bir oyun. Ben tesadüflere pek inanmam. Biri penaltıdan, biri de rakibe az da olsa çarpan bir serbest vuruştan; iki gol attı Emre dün gece. Şans O'nun yanındaydı. Nasıl başlarsa bir oyuncu kariyerine, ekseriyetle o şekilde devam ediyor bu oyunda. Emre de çok güzel başladı, çok güzel bir -merhaba- dedi Sami Yen'e..

Rijkaard ve Neeskens gibi iki ustanın ellerinde Emre'nin çok daha iyi yerlere geleceğine inanıyorum. Arda da inanıyormuş ki elinden tuttu Emre'nin ve o da kendisine güvenenleri mahçup etmedi. Yıllar sonra Emre'ye sorulduğunda kimi örnek alıyorsun diye eminim ki vereceği tek cevap -Arda Turan- olacaktır.

Teşekkürler kaptan, yaptıkların ve geride bıraktıkların için...

un4given - Galatasaray sözlük

17 Ocak 2010 Pazar

Son Günlerin Modası..



Bugünlerde moda; Galatasaray'a saldırmak.. Televizyonlarda ve gazetelerde gün geçmiyor ki bir haber çıkmasın. Haber aslı olunca bir anlam taşır ama bu haberler saldırı amaçlı olunca mide bulandırıcı oluyor, insanları soğutuyor..

İşte bu saldırıların odak noktası olan Galatasaray Futbol Takımı hakkında konuşalım isterseniz.

Başında dünyanın en büyük 10 teknik direktörü arasında gösterilen Frank Rijkaard.. Hiçbiryerde görmediği bir şekilde eleştiriliyor. Kimbilir bazıları O'nun Barcelona'da yaptığı gibi bir sistem takımı yaratmasından çekiniyor. Baltalama ve yıldırma politikalarını sonuna kadar kullanıyorlar.

Futbol cambazı Keita hakkında O'nun ne kadar asabi bir oyuncu olduğu üzerinde duruyorlar. Hatta zamanında bu kulübün ekmeğini yiyen şişko eski futbolcu bozuntuları çıkıp, -bu normal bir oyuncu- deme cesaretini bile gösterebiliyor. Kim bilir belki de bu oyuncu zamanında para için -zaten ben çoçukluğumdan beri bu takımı tutuyorum- dediği günleri, kendi karekterini unuttu bu insanlar sanıyordur..

Kewell hakkında -hasta- dediler, -ölür- dediler. Baktılar olmuyor -60 dakikalık oyuncu- dediler. Baktılar yine olmuyor, bu sefer adamı dünyada transfer etmedik takım bırakmadılar. Herhalde Kewell menajerlerine dese bu kadar haber yaptıramaz. Ki O öyle bir fenomen bir insan ki bu söylentilerden rahatsız olduğunu, sadece amacının futbol oynamak olduğunu söyledi. Belki de basın, padişah kavuğu giyip idmanlarda maymunluk yapmadığı için gitmesini istiyordur.

Elano, Brezilya Milli Takımı için ne kadar önemli bir oyuncu iken bizim o çok bilen bohem basınımız adam hakkında yazmadıklarını bırakmadılar. O'nun 50 metre öteye attığı ayağa pasları görmezden gelip akıllarına ne gelirse yazdılar. Acaba oyunun yönünü bu kadar hızlı değiştiren bir adam birilerinin işine mi gelmedi? Kimbilir gece alemlerinden yorgun düşen futbolcularının, o yönü değişen ataklara karşı koyamayacağından korktular belki de..

Arda gibi son zamanların kısır Türk futbolunda parlayan yıldızını her alanda yıpratmak istediler. Hakkında kendi köşelerinde akıl almaz yazılar yazdılar ama unuttukları birşey vardı. Bu futbolcu Türk Milli Takımı forması giyiyor. O'nu eleştirip yok etmeye çalışan at gözlüler acaba bu milleti ne kadar çok seviyor ya da bu ülkenin evladı mı ?

Neyse bütün bunlara rağmen amacımız kendi yolumuzda gitmek olduğu sürece, rakibi yok etmek için her türlü oyunu oynamadığımız sürece, biz daha çok Avrupa'dan kupalar getirirken, onlar Türkiye Kupası'nı bile müzelerinde göremezler..

ultrAslan gogociga

Formalite Maçından Geriye Kalan; Emre Çolak..



Ziraat Bankası Türkiye Kupası
GALATASARAY: 5 - 1 Denizli Bld.
8' Caner Erkin
18' Barış Özbek
23' Barış Özbek
62' Emre Çolak (penaltı)
65' Emre Çolak

Galatasarayımızın 5.golü Emre Çolak;

Unutulmaz...




“Galatasaray’ın ilk kez yarı finale çıktığı maçtı. O gün bir tarih yazdık. O yüzden belki o gol hiç unutulmadı. Yoksa attığım ne ilk, ne de son goldü”

Cevad Prekazi

Yok Artık Abdul Kader Keita!



İnsan insana bunu yapar mı be Keita..

Asıl Hain Kim Bunu İnsanlara Soralım!



Son zamanlarda dünyanın güzide spor basınlarından olan basınımızda bir Galatasaray’a saldırma aldı başını gidiyor. Yaptıkları yalan haberleri yalanlamaktan Galatasaray resmi sitesinde normal haber okuyamaz olmuş durumdayız. Bütün bu işkenceler yetmiyormuş gibi bir de artık çok bohem eski futbolcu parçası yazarlarımıza futbolcu beğendiremiyoruz. Bu bohem amcalar (ya da amca mı desem?) sahada yerden yere vurmayı bıraktı artık futbolcularımızın karekterine ait yorumlarda yapmaya başladı, nereye nasıl ne şekilde geldiğini unutup, aslında kutsal olduğunu düşündüğümüz tüm değerleri çiğneyerek bunu yaptı..

Bu futbolcumuzun adı Hakan Ünsal.. Kendisi 1973 Sinop doğumludur. Futbol dünyamıza Karabükspor'da yaptığı çıkışla girmiştir. Henüz 21 yaşında iken 1994 yılında Galatasaray’a transfer olmuş fakat 2 koca sezon boyunca orta yapmayı bir türlü öğrenememiştir. 2 sene yatıp yuvarlanan bu şahısa, bir gün kalk git denmemiştir, parasının tek bir kuruşu bile kalmamıştır. 1996’da Fatih Hoca’nın gelişi ve yontulması gereken bir futbolcu olmasına karar vermesi üzerine bazı gelişmeler göstermiştir. Herkes idmanda düz koşu yaparken bu futbolcu durmadan binlerce orta yapmıştır idmanlarda sadece. En sonunda biraz olsun orta yapmayı öğrenince ilk onbire girmeye başlamış, kendisini göstermiştir. Galatasaray formasını terlettiği süre içerisinde bunun karşılığını para olarak, dünyada tanınarak fazlası ile almıştır. Bunların getirisi olarak 2002 yılında O’na tamda ihtiyacımız olan bir sezonda biranda bizi bırakıp iİgiltere’nin yolunu tutmuştur. Kendisi yazılarında yazdığı gibi çok fedakar olduğundan yeni yapılanan takımın yapı taşı olacağı bir zamanda bizim yerimize İngiliz ekibinin vereceği paraları düşünmüştür. Çünkü o yıllarda kulübün yıllardır biriken borçları yüzünden bir sıkışıklık içinde olduğunu hepiniz hatırlarsınız. Neyse bizi bırakıp giden bu arkadaş orada formanın pahalı olduğunu görünce kendisini hoca olarak bugünlere getiren Fatih Hoca’yı aramış, -ne olur beni kurtarın- demiştir. Fatih Hoca’nın isteği üzerine Galatasaray’lı futbolcusunu -sözde- düşünmeyen yöneticiler gidip tekrar transfer etmiştir bu futbolcuyu.. Hakan Ünsanl’ın dönüşünde ettiği teşekkür ise çok manidardır.

Hakan Ünsal- Buraya Fatih Hoca ile çalışmaya geldim. Çok mutluyum..

Bu laf o aralar aramızda tartışma konusu olmuş bir laftır. Çünkü buraya gelen futbolcu arma için forma için gelmelidir öncelikle. Hocanın kim olduğu sadece faktörlerden biridir. Şuanda hain diye yazdığı O’na göre yabancı bize göre bu armanın askerleri hiç bilmedikleri bir lige ve ülkeye giderken bile -çok mutluyum çünkü Galatasaray, Avrupa’nın en büyük takımlarından biri- diye gelmişlerdir. Bu görüşlerinden asla şaşmamışlardır, kendi ülke basınında olsun, Avrupa’nın değişik haber kanalları olsun verdikleri demeçte hep Galatasaray olgusunu öne çıkarmıştır. Galatasaray’ın büyük bir aile olduğundan bahsetmiştir. Hatta o hainler 90+ dakikada oyuna girmesine rağmen onu oyuna sokan teknik direktör bu takımın efsane bir futbolcusu olduğu için, takımın teknik direktörü olduğu için onu övmüş, -hocam ne zaman görev verirse bu forma için oynarım- demiştir. Benzer bir olay bu eski futbolcunun başına gelse düşünmek bile istemiyorum..

2005 yılında futbolu Rize’de bırakan bu arkadaş sonradan Lig tv, daha sonra da NTVspor’da yorumculuk yapmıştır. Nedense buradaki yorumlarında devamlı olarak onu bugünlere getiren Galatasaray değil de boğazın karşı yakasındaki takım gibi yorumlar yapmıştır. Anlaşılmaz bir saldırganlığın son hamlesi ise, yıllarca O’na bu paraları veren O’nu bugünlere getiren camiaya akıl almaz şekilde galiz laflar söyleyen bir insan bozuntusunun genel koordinatörlüğünü yaptığı spor servisinde, spor yazarı olarak görev yapmasıdır. Bunu yaparken içinde yıllardır beslediği kıskançlığı yazılarına dökmeye devam etmektedir.

Bu çok namuslu eski futbolcu parçası oysa geçirdiği iki kritik diz ameliyatından sonra bu kulübün kendisine nasıl sahip çıktığını nasıl unutabilir. Üstelik kariyerinin sonuna gelmiş bir futbolcu için yapılmıştır bu davranış. Şuan yazılarında hizmet ettiği camia ise yabancı kontenjanını doldurmasın diye kendisinin üst üste iki kez geçirdiği sakatlıktan sonra futbolcuyu kendi ülkesine paketlemiştir. Ve her nedense bugün Galatasaray ile dünyanın sayılı yıldızları anılırken o takım ile bu isimleri yan yana bile gelmemektedir. Çünkü bu söz konusu takımdan bir tane mutlu ayrılan yabancı yoktur son zamanlarda.

Neyse yazıyı çok uzatmanın anlamı yok ama bu eski futbolcu parçası şunu unutmamalıdır. Herkes yazı yazabilir ama herkes vizyonu kadar görüş bildirebilir ve bu görüşler insanlar tarafından bu vizyonlar içerisinde değer görür..

Ve it ürüse bile bu kervan yürür…

ultrAslan gogociga

15 Ocak 2010 Cuma

Alaylıyız Alaylı!



Yukarıdaki pankart tribünde açıldığında kulüp içerisinde bazı olaylar cereyan etmişti. Hatta buna yüksek gerilim de diyebiliriz. Galatasaray Lisesi mezunlarının her biri kendilerini kulübün birer ortağı olarak görüp bazı talihsiz açıklamalarla, hareketlerle gündeme geliyor, cefakar taraftarlar da onların hareketine cevap olarak bu ve benzeri pankartları tribünde açıyordu.

Galatasaray'lı taraftarların her biri Galatasaray Lisesi'nden gurur duyar. Ancak Lise'den mezun olan Liseciler nedense her seferinde taraftara karşı duyduğu kini kusmaya bayılır. Buyrun buna son örnek;

"... Yozlaşmış, zorbalığın egemen olduğu genel kurullara gideriz. Maçlarda bağırmasından büyük zevk duyduğum tribündeki arkadaşlarımızın Galatasaray Kulübü üyesi olmalarını istemem. Galatasaray'ın bir seviyesi var. Kalitesini bozarsınız. Bu deliği tıkamak lazım."
Mükerrem Taşçıoğlu-Galatasaray Kulübü Divan Kurulu üyesi



Kendisi dönemin ANAP milletvekili ve 3 sene süreyle Kültür Bakanı olmuş birisi.
'Maçlarda bağırmasından büyük zevk duyduğum tribündeki arkadaşlarımızın Galatasaray Kulübü üyesi olmalarını istemem.'
diyebilecek kadar da küstah birisi.

Yağmur, kar, çamur demeden iç saha-deplasman insanlar tribünlere koşacak. Evinin ekmek parasını, çoluğunun çocuğunun rızkını kesecek, maç bileti alacak. Sezon başında kombine kart alabilmek için saatlerce sıra bekleyip, kredi kartından ödemesini yaptıracak. Store'lardan alışveriş yapıp, üzerinde taşımaktan gurur duyduğu arma için kulübüne para kazandıracak. Stada girdiği andan çıktığı ana kadar gırtlağını patlatma uğruna bağırıp tezahurat yapacak. Sonra da diyeceksin ki; haddini bil fazla yaklaşma kulübe!

Ne bu kafatasçılık? Siz kimsiniz yahu? Galatasaray Spor Kulübü sizin malınız değil, bunu kafanıza iyice sokun! Galatasarayımızın seviyesini düşüren de sizlersiniz, tribündeki taraftarlar değil! Bugün Avrupa'da nam salanlar Galatasaray Lisesi'nin öğrencisi olan sizler değil, bu renkler uğruna gecesini gündüzüne katan 7'den 70'e her yaştan taraftarlardır. Elinizde viski kadehi, ağzınızda puro, göbeğinizi kaşıya kaşıya sizler maç seyrederken, kale arkasında tepesine inen yağmurla sırılsıklam olmasına rağmen, sahada mücadele eden aslanlara desteğini hiçbir zaman esirgemeyen taraftarlardır bu kulübün sahibi!

Galatasaray taraftarı olarak bizler; lisemizin olmasından, Galatasaray Lisesi'nden gurur duyuyoruz. Ama sizin gibi lisecilerden de nefret ediyoruz. 'Delik''diye bahsettiğiniz taraftarların önünü tıkayamazsınız, tıkayamayacaksınız da! Elbet bu saltanatınız da gün gelecek sona erecek; Galatasaray taraftarlarının kapatacakları 'delik'lerle!

Galatasaray; halkın takımıdır!
Galatasaray; milyonlarca taraftarınındır!
Lise'nin değil!

Transfer Daha Bitmedi!



Röportajın videosu;

Adnan Polat: Transfer daha bitmedi



Hemen tebrik edelim yeni transferiniz Lucas Neill. Neler söyleyeceksiniz transfer bitti ?

Adnan Polat: Transfer bitmedi, transfer her zaman devam ediyor.

Lucas Neill transferi sona erdi, o konuda neler söyleyeceksiniz?

Adnan Polat: Epey uğraştı, sağolsun Haldun'un 23 Aralık'tan beri Türkiye'ye dönmesini yasakladık, mani olduk, çok uzun uğraşlar verdi. İhtiyacımız olan bir mevkide iyi bir stoper aldığımızı düşünüyorum. Dün akşam saat 02:00'de bitti. Zaten bizim bütün trasnsferlerimiz akşam 21:00 ile gece 03:00 arası bitiyor, sağolsun Haldun öyle bir dönemi seçiyor. Telefon trafiğiyle pazarlıklar uzun zamandır sürüyordu, bitti. Şu dönemde böyle bir transfere ihtiyacımız vardı. Lucas Neill'i zaten tanıtmama gerek yok, herkes biliyor. Galatasaray'a çok faydalı olacağını düşünüyorum. Hayırlı olsun diyorum.

Santrafor beklentisi var. Santrafor transferi de olacak mı?

Adnan Polat: Şimdilik bu kadar söyleyelim. Birşeyler olursa zaten haberiniz oluyor.

Son olarak Kewell sözleşmesini uzatacak mı? Kewell'in durumu belli oldu mu?

Adnan Polat: Kewell ile ilgili bir öngörüşme yapıldı. Kamptan sonra menajeri gelecek görüşeceğiz. Kewell, Türkiye'de kalmak istiyor. Tabi medyada o kadar büyük speküslayonlar yapılıyor. Menajeri gelecek görüşeceğiz, rakamlarda mutabakata varılırsa tabii ki Kewell'in Galatasaray'da kalmasını istiyoruz. Hem futbolcu kalitesi olarak kalitesinden memnunuz, hem insan kalitesi olarak çok önemli kişiliğe sahip bir sporcu. Takım arkadaşları çok seviyor, lider bir sporcu, farklı mevkilerde oynayabiliyor. Anlaşabilirsek Galatasaray için de, Kewell için de iyi olur. İnşallah anlaşırız.

Kulüplerin gelirleri artınca yıldız transferler de olacak herhalde?

Adnan Polat: Esasında hem iyi, hem tehlikeli bir durum bu. Gelirler artınca daha büyük transferlere bütün kulüpler yönelecek ama bu yönelme belli bir akıl ve mantık çerçevesinde olmalı diye düşünüyorum, saçmamalı kimse ama yine de saçmalıklar olacaktır diye düşünüyorum.

Semih'e de böyle........................



Boğazın karşı tarafının takımının gol atınca sus yapmayı seven golcüsüydü.. Her girdiği ortamda tavırları ile bence gelmiş geçmiş en antipatik futbolcu idi belki de.. Ama güvendiği dağlara kar yağınca ne olduğunu bilemez bir durumda. Sözde nöbetçi golcü şuan sene sonunda -ne yapsam da kurtulsam, bunlar benim futbol hayatımı bitirmek üzere- diye ağlıyor..

Onunla ilgili böyle bir yazı yazmama gelince. Çok değil bir sene önce idi. Bebek'te bir mekanda milli takımdan arkadaş olan Hakan Balta, Semih, Ahmet Bulut (menajerleri) ve eşleri beraber takılıyorlardı.. Hakan'ı görünce (Hakan çoğunuza göre soğuk bir adam gelebilir ama efendi biridir) ben daha hamle yapmadan selamlaştık.. 'Ben futbolcuyum şuyum buyum' edası yoktu, zaten hiçbir zaman da olmadı kendisinde. Bu arada ne Semih'in suratına baktım, ne de zamanında Okan'ı, Hakan'ı ayartan menajer Ahmet Bulut'a.. Kendi arkadaşlarımın oturduğu masaya geçtim..

Bu arada ortamda GS'lilerin olmasından mıdır nedir Semih başladı laf sokmaya.. Geçen konuşmalar aynen şöyleydi..

Semih- Sene başında niye hemen imza attın Hakan?
A.Bulut- Ben çok dedim ona ama başkan imzala demiş o da anlaşmayı yapmış.
H.Balta- Ben başkanı çok seviyorum ve güveniyorum.. Kendisi sözleşme önerdi, yurt dışından teklif gelirse de kolaylık yapıcağını söyleyince imzaladım, ben mutluyum..
Semih- Oğlum anlamıyorum seni. Ne güzel bize gelseydin. Bak Acarlar sitesinde süper lüks villa hazır, istediğin kadar açıktan para ve zamanında paranı alırdın bizde.. Kafan rahat olurdu..
H.Balta- Ben bana güvenen insanlara ihanet edemem.. Başkan dedi bende anlaştım mutluyum...
Semih- (aklınca şaka yapıyor) Hem stad gibi stad da maç yapardın bize gelince hahahahaha

Hakan cevap bile vermedi ve konuyu başka tarafa çevirdi.. Bu arada istemeden duyuyordum bütün bunları.. Yumruğumu sıkıyordum yanımda olan bayan arkadaşlarımdan biri kulağıma -yakışmaz bize yanlarında eşleri var, hem bak Hakan gerekeni söyledi lütfen bir tatsızlık olmasın- dedi.. Ama Semih'in Hakan'a her laf sokuşundan sonra bizim masaya bakışı o kadar tahrik edici idi ki anlatamam sizlere...

Zaten belli bir şeyden sonra kalktılar gittiler...

O gün Semih için herşey güzeldi.. Makaraya almıştı.. Ama o güvendiği dağlara kar yağdı. Bugün gerçekleşen Gökhan Ünal transferi Semih'e yapılmış bir hakarettir.
-Seni önemsemiyoruz yürü yoluna- demektir.
-Senin kariyerini yedek klübesinde bitirdik, işimiz olmaz senle- demektir.

Allah'ın sopası yok diye sanırım buna diyorlar...

ultrAslan gogociga

14 Ocak 2010 Perşembe

Hürriyet Bitti Sıra Zürriyetinizde!




benjcev'den alıntıdır

"bir dönem Türkiye'de de gazetecilik yapan ve daha sonra Fenerbahçe'nin eski oyuncusu Moldovan'ın kuzeni ile evlenip İsviçre'nin Zürih kentine yerleşen Yasemin Akduman Pelosi, hurriyet.com.tr adına FIFA'nın ödül töreninde tanıştığı Barcelonalı Messi'ye 0034634......... nolu cep telefonundan ulaştı.."


Zürriyet ekibi, yine büyük bir gazetecilik başarısına imza atarak, olmayan GSM operatöründen Messi'ye bağlanabilmiş.

İnandırıcı olsun diye Messi'nin cep telefonu kodunu da veren zürriyet gazetesi bu haberle nirvanaya ulaşmanın mutluluğunu yaşıyor olsa gerek. İlk okuduğunuzda aksi hiçbirşey gözükmüyor. Hatta Khalkedon kuşları için oldukça keyifli bir haber bu..

Yalnız işin ilginç yanı İspanya'da 634 ile başlayan bir GSM operatörü yok. 0034 İspanya'nın kodu fakat operatörlerin kodları:

Amena-654, 655, 656
Movistar- 606, 609, 616, 626, 629, 630, 636, 639, 646, 649, 659, 669, 676, 679, 686, 696, 699
Vodafone-600, 607, 610, 617, 627, 666, 667, 670, 677, 678, 687

Bu haberi yaptınız ya bravo. Bu şekilde ezikliğinizi üzerinizden atmaya çalıştıkça battığınızın farkında bile değilsiniz. Aferin devam edin gittiğiniz bu yolda saatinin ayarı bozuk ercan ve saz arkadaşları.

Gerçekler Acıdır!



Yabancı futbolcularımız;
Leo Franco (Mallorca-Atl.Madrid)
Neill (WestHam-Everton)
Elano (S.Donetsk-M.City)
Linderoth (Everton-Kopenhag)
Kewell (Leeds-Liverpool)
Keita (Liverpool-O.Lyon)
Nonda (Monaco-Roma)
Baros (A.Villa-O.Lyon)

Khalkedon kuşlarının yabancıları;
Güiza (Getafe-Mallorca)

Kuşların diğer yabancıları mı?
Onlar Avrupa yüzü görmemiş be annem.

Milan Baros'un Şanssızlığı..



Sağlık Raporu: Milan Baros



Khalkedon'daki maçın başında haysiyet yoksununun darbesiyle sakatlanan Milan Baros'un sezonun 2.yarısına yetişeceği belirtilmişti daha önce. Fakat yapılan tetkiklerde sakatlığının ikinci bir evresi olduğu kendisine belirtilmiş ve ufak bir operasyon geçirdi. 2 hafta sonra su içinde koşulara, 4 hafta sonra ise saha çalışmalarına başlayabileceği belirtiliyor.

Açıkcası kötü oldu bu. Baros'un dönüşünün uzaması forvet transferini olmazsa olmaz seviyesine getirdi. Yabancı kontenjanımız dolu olduğu için Linderoth'un sözleşmesini feshettiğimiz taktirde yeni bir yabancı transferi gerçekleştirebileceğiz. Bu da hemen olacak birşey gibi gözükmüyor ne yazık ki..

Zaman herşeyin ilacı. Umarım tez zamanda çözülür şu Linderoth'un durumu ve kurtuluruz kendisinden.

Diknot: Baros'a yaptığının daha beterlerini başka futbolcular sana yapsın inşallah. Daha beter sakatlıklar yaşarsın inşallah Khalkedon Çocuğu!