28 Haziran 2009 Pazar

Arda Turan || Best of

Arda Turan'ın oynadığı çeşitli karşılaşmalardan güzel görüntüler sunuluyor.


Seni Unutmayacağız Jupp Derwall...



Galatasarayımızın ve Türk futbolunun kaderini değiştiren, Türk mantalitesini sıfırdan yazmaya başlayarak 17 Mayıs 2000'de Kopenhag'taki UEFA Kupası finalinde zirveye çıkmamızı sağlayan Derwall'i vefatının 2. yılında saygıyla anıyoruz.

Seni unutmayacağız Jupp Derwall...

25 Haziran 2009 Perşembe

Engelsiz Aslanlarımıza Engel Yok!



Yine Namağlup Şampiyon!


Galatasaray Tekerlekli Sandalye Basketbol Takımı, son maçında Beşiktaş'ı 80-66 yenerek Tekerlekli Sandalye Basketbol Deplasmanlı Süper Lig'inde 3. kez ardarda namağlup şampiyonluğunu ilan etti.

Deplasmanlı Süper Lig'de oynadığı 18 karşılaşmanın tamamını kazanan ve namağlup şampiyon olan Galatasaray, Avrupa Şampiyonlar Ligi nedeniyle ertelenen Beşiktaş karşılaşmasını 80-66 kazanarak 3. Şampiyonluğunu, tribünlerdeki taraftarlarla paylaştı.

Yaklaşık 250 taraftarımızın desteğiyle Ahmet Cömert Spor Salonuna çıkan Engelsiz Aslanlar, karşılaşmaya da oldukça etkili başladı. Justin Eveson ve Peter Tucek'in etkili oyunuyla öne geçen takımımız ilk periyodu da 29-17 önde kapattı. Karşılaşmanın ikinci çeyreğinde de rahat ve etkili oyununu sürdüren Galatasaray, bu periyotta farkı biraz daha açarak ilk yarıyı 49-29 önde geçti.

İkinci yarıda daha gayretli bir oyun sergileyen Beşiktaş hızlı hücumlardan bulduğu basketlerle farkı azaltmaya çalışsada üçüncü periyottan Galatasaray, 62-50 önde ayrıldı. Karşılaşmanın son periyodunda Beşiktaş farkı bir ara 6 sayıya kadar indirsede, Galatasaray dengeli oyunuyla farkın daha da düşmesine izin vermedi ve karşılaşmadan 80-66 galip ayrılarak 2008-2009 sezonundan namağlup şampiyon ayrılmayı başardı. Karşılaşmanın son düdüğüyle beraber taraftarlarımızın konfeti yağmuruna tutulan oyuncularımız ve teknik ekibimiz şampiyonluk sevincini doyasıya kutladı.

Taraftarlarımızın her iki takımıda tribünlere çağırarak başarılarından dolayı alkışlamasından sonra kupa törenine geçildi. Engelsiz Aslanlar şampiyonluk kupasını ve madalyalarını Türkiye Bedensel Engelliler Spor Federasyonu Başkanı Mustafa Veysel Gülpınar'ın elinden aldıktan sonra sahaya giren taraftarlarımızla şampiyonluk sevincini beraber yaşadılar. Kupa töreni sonrasında Galatasaray Spor Kulübü Yönetim Kurulu üyeleri Mümtaz Tahincioğlu ve Sinan Kılıç da sahaya inerek başta teknik ekibimiz olmak üzere oyuncularımızı teker teker kutladılar.

Galatasaray'ın gururu olan Engelsiz Aslanlarımızı, tüm Camiamız adına bir kez daha yürekten tebrik ediyoruz.



Engelsiz Aslanlarımız için ne söylesek havada kalacak, cümleler hep eksik kalacak. 4 sene önce tekerlekli sandalye basketbol takımımız kuruldu ve 2.ligden yolculuk başlandı. Takımımızın antrenörü Remzi Hoca daha ilk günlerde; önlerinde bir yol olduğunu ve o yola çıktıklarında başarıların kendiliğinden geleceğini söylüyordu. O sezon süper lige namağlup şampiyon olarak çıkmıştık ve süper ligde geride kalan 3 sezon boyunca tek maç dahi kaybetmeden kazanılan 3 şampiyonluk.. Sadece Türkiye'de değil, Avrupa ve dünya çapında da adımızı duyurmayı başardılar bu kadar kısa sürede. 2 defa kazanılan Avrupa Şampiyonlar Ligi şampiyonluğu, 1 defa kazanılan Dünya Kıtalararası şampiyonluğu da övünülmeyecek gibi değil.

3 sene içerisinde oynanan tüm maçlarda sadece 1 mağlubiyet aldı Engelsiz Aslanlarımız. Bu sene ki Avrupa Şampiyonlar Ligi'nde Almanya temsilcisi RSC Rollis Zwickau takımına mağlup olan Aslanlarımız, finalde aynı takımı yenerek 2. Avrupa şampiyonluğunu kulübümüze ve ülkemize getirdi. Ekim ayında 2. Kıtalararası şampiyonluk kupamızı bekliyoruz bu Yenilmez Armada'dan.

Salı günü oynanan Beşiktaş karşılaşması, şampiyonluğumuzu daha önceden garantilememizden dolayı formalite maçı gibi gözükse de -namağlup şampiyon- ünvanımızı korumak açısından önemliydi bizim için ve Beşiktaş'ı mağlup ederek ünvanımızı da korumuş olduk. Engelsiz Aslanlarımıza, bu takım için emeği geçen herkese ve de salona giderek Engelsiz Aslanlarımızın da bu kulübün bir parçası olduğunu hissettiren tüm taraftarlarımıza teşekkürü bir borç bilirim.

Daha nice şampiyonluklar göreceğiz Galatasaray...

Genç Aslanlar da Sahaya İndi!



PAF Takımımız Sezonu Açtı



Galatasaray PAF Takımı bu sabah Florya Metin Oktay Tesisleri'nde gerçekleştirdiği antrenmanla yeni sezon hazırlıklarına başladı. Teknik direktör Nedim Yiğit yönetiminde yapılan çalışmaya 28 oyuncu katıldı.

Galatasaray Futbol Akademisi Direktörü Fatih İbradı yeni sezon hazırlıklarına başlayan PAF Takımımız ve Galatasaray Futbol Akademisi ile ilgili olarak açıklamalarda bulundu.

Galatasaray Futbol Akademisi’nin öncelikli hedefinin profesyonel takıma oyuncu yetiştirmek olduğunu belirten İbradı, “ Sezon hazırlıklarına 28 oyuncu ile başladık. Oyuncularımızdan sekiz tanesi 1990 doğumlu,15 tanesi 1991 doğumlu ve beş tanesi de 1992 doğumlu. Yine altı oyuncumuzu sezon başı hazırlıklarına katılmak üzerine profesyonel takımımıza verdik. Geçtiğimiz sezon dışarıda kiralık olarak oynayan Özgürcan ve Erhan ile birlikte sekiz oyuncumuz profesyonel takımımızda. Burada altını çizmemiz gereken bir nokta da bu oyuncuların hepsinin Galatasaray Minik Takımı’ndan yetişmesi. Bu akademideki oturmuş bir sisteme işaret ediyor” dedi.

PAF Takımının altı haftalık hazırlık döneminde; aerobik, kuvvet, dayanıklılık, esneklik, koordinasyon kapasiteli fiziksel performansı arttırıcı çalışmalar yapacağını belirten Fatih İbradı, takımın daha sonra teknik çalışmalara geçeceğini söyledi.

Fatih İbradı, PAF Takımın bu seneki kadro yapısıyla ilgili olaraksa şu bilgileri verdi. Federasyon bu sene için belirlediği statüye göre 1990 doğumlu oyuncuların PAF Ligi’nde oynayabileceğini söyleyen Fatih İbradı, “Bu oyuncular aslında mezun olacaktı. Fakat şimdi PAF Ligi’nde oynayabilecekler. Dolayısıyla geçen seneki oyuncularla birlikte alttan gelen oyuncuların oluşturduğu karma bir takımımız olacak. Şuan da 28 oyuncumuzla sezonu açtık. Altı oyuncumuzda yukarda; onların durumu net değil. Ama biz kadromuzu 23-24’e indirmeyi düşünüyoruz” dedi.

Profesyonel takım teknik direktörü Frank Rijkaard ile bir görüşme gerçekleştirdiklerini ifade eden Fatih İbradı,Kendisi bizi çok iyi tanıyor. Avrupa’da da takip edilmiş bir altyapıyız. Kendisi ile bir görüşmemiz oldu. Almanya kampından önce bir görüşmemiz daha olacak. Bize çok olumlu bakıyor. Bugün Türkiye’deki organizasyonu en iyi olan altyapıya Galatasaray sahip... Önümüzde sayısal bir başarı var. Bugün Turkcell Süper Lig’e baktığımızda da profesyonel takıma en çok oyuncu veren akademiyiz” dedi.

Fatih İbradı son olarak bu sene için hedeflerinin yukarıya oyuncu vermek olduğu dile getirerek, “Tabii ki yarışmacılık insanın doğasında var. Şampiyonluğa hayır demeyiz. Ama biz önce eğitimciyiz” diye konuştu.



Bu sene PAF takımımızdan güzel şeyler bekliyorum açıkcası. Rijkaard ve ekibinin göreve gelmesi altyapımızda bulunan gençlere pozitif enerji olmuştur/olmalıdır. Formayı terinin son damlasına kadar terleten ve bu arma için canını dişine takarak mücadele eden yetenekli gençlerimiz, bu sene belki de hiç beklemedikleri anda A takımda forma şansı bulabilirler. Yeter ki çalışsınlar, yeter ki kendilerini aşsınlar. Gerisi çorap söküğü gibi gelecektir. Türkiye'de başka bir örneğimiz yok altyapı olarak. Son dönemlerde Arda Turan'ın üstün performans göstermesi, biz taraftarları hayli umutlandırdığı için genç kardeşlerimizi Ali Sami Yen çimlerinde başarıyla mücadele ederken görmek istiyoruz.

22 Haziran 2009 Pazartesi

Gökhan Zan Galatasaray'da!



Gökhan Zan Sözleşme İmzaladı


Florya Metin Oktay Tesisleri'nde düzenlenen imza töreniyle, milli futbolcu Gökhan Zan kulübümüzle iki yıllık sözleşme imzaladı.

Florya Metin Oktay Tesisleri'ndeki imza törenine Galatasaray Spor Kulübü Yönetim Kurulu üyeleri Haldun Üstünel ve Murat Yalçındağ, yeni futbolcumuz Göhan Zan ve eski futbolcularımızdan Öner Kılıç katıldı.

İmza töreni sırasında kısa bir değerlendirme yapan Haldun Üstünel, savunma hattını güçlendireceği düşünülen bir oyuncu transfer edildiğini söyledi. Üstünel sözlerine şöyle devam etti: "Bu transferi hocamızının da bilgisi dahilinde gerçekleştirdik. Hem Gökhan'a hem de camiamıza hayırlı olmasını diliyoruz. Transferde tamamen hocamızla ortak hareket etme kararı aldık. Bundan sonraki transferlerimizde hocamızın bilgisi dahilinde gerçekleşecektir. Servet'in transferinde henüz bir gelişme yok. Transfer çalışmalarımız hızla devam ediyor. Hiç beklemediğiniz bir anda yine hiç beklemediğiniz futbolcularla karşınıza çıkabiliriz."

Gökhan Zan ise imza töreni sırasında yaptığı konuşmada şunları söyledi: "Bir dönem belirsizlik içesindeydim. Galatasaray gibi bir camiadan teklif gelmesi beni heyecanlandırdı ve onurlandırdı. Kararımı bugün verdim. Yeni formamı giyeceğim günü sabırsızlıkla bekliyorum. Transferimde emeği geçen herkese teşekkür etmek istiyorum. Beşiktaş'tan acı ve tatlı bir çok anıyla ve en önemlisi şampiyon olan takımın kaptanı olarak Galatasaray'a geldim. Ben profesyonel futbolcuyum. Beşiktaş camiasının bu kararıma saygı göstereceğine inanıyorum. Bugünlere gelmemde emeği olan Beşiktaş yönetimi, taraftarlarına ve camiasına teşekkür ediyorum. Transferimin Galatasarayımıza ve bana hayırlı olmasını diliyorum. Artık geriye bakmak istemiyorum. Beşiktaş'ta yaşadığım güzel günleri Galatasaray'da da tekrar etmek istiyorum. Artık herşey Galatasaray'ın başarısı için. Galatasaray'ın büyüklüğü tartışılmaz."



Gökhan Zan Kimdir
7 Eylül 1981 Hatay doğumlu olan Gökhan Zan, futbola da Hatayspor’da başladı. Gökhan Zan buradaki performansı sonrasında 2000 yılında Çanakkale Dardanelspor’a transfer oldu. Üç sezon Çanakkale Dardanel forması giyen Gökhan Zan, 2003-2004 sezonunda Beşiktaş'a transfer oldu.

İlk sezonunda Beşiktaş’ta sadece dört maçta forma giyen Zan, 2004-2005 sezonunda Beşiktaş tarafında Gaziantepspor'a kiralandı. 2005-2006 sezonu başında ise Beşiktaş'a dönerek tekrar kendine kadroda yer buldu. Son dört sezondur istikrarlı bir şekilde Beşiktaş’ta forma giyen Gökhan Zan, 2007-08 sezonunda 20 lig maçında sahaya çıkarken, geçtiğimiz sezonsa 19 lig maçında görev yaptı.

İlk kez 2000 yılında Ukrayna ile oynanan özel maçta A Milli Takım kadrosuna davet edilen Gökhan Zan, 45 kez de A Milli Takım forması giydi.



Hareketli bir Pazartesi günü yaşadık hep beraber. Sezon açılışı, UEFA Kupası kura çekimi derken Gökhan Zan transferi.. Haldun Üstünel yine başrolde. Her zamanki gibi transferde sağ gösterip sol vuran, medyayı atlatmayı her fırsatta başaran Üstünel, Gökhan Zan transferiyle herkesi şaşırtmaya devam ediyor. Bu seferki şaşkınlık biraz garip açıkcası. Gökhan Zan'ın sürekli sakatlanmasından dolayı 'cam adam' ünvanı alması, istikrarsız oluşu; kendisine biraz mesafeli yaklaşmamıza vesile oluyor.

Bir yandan Servet'in Marsilya'ya transfer olma ihtimali tazeliğini korurken, yerine alabileceğimiz en iyi ihtimallerden birisini aldık. Milli takımımızın stoperi, son dönemde Beşiktaş'ta sakatlık yaşamadan düzenli forma giymesi ve de bonservis bedeli ödemeyecek olmamız transferi cazip kılan özelliklerden.


Gökhan Zan bu forma altında başarılı olur veya olamaz bunu zaman gösterecek. Şimdiden ulemalığa hiç gerek yok. Ancak her haliyle bir transfer başarısı olduğuna inananlardanım. Kim bilir belki de 2.Servet vak-a'sı yaşayabiliriz. Servet transfer edildiğinde kendisine karşı olanlardan birisi olarak, Servet'in bu forma altında gösterdiği başarıya saygı duydum. O yüzden herşeyin ilacı zaman, bekleyip göreceğiz.


Bu arada Ferdi Elmas ile karşılıklı mutabakata varılarak sözleşme feshedilmiş. Kendisine bundan sonraki futbol yaşantısında başarılar dilerim.

Hayırlı olsun Galatasarayımız için..

Rakibimiz FC Tobol



Rakibimiz Kazakistan Temsilcisi Tobol



''UEFA Avrupa Ligi birinci ve ikinci tur kuraları bugün İsviçre’nin Nyon kentinde çekildi. UEFA Avrupa Ligi’ne ikinci turdan katılan Galatasaray’ın rakibi Kazakistan temsilcisi Tobol oldu.
Galatasaray ilk maçta rakibiyle 16 Temmuz'da deplasmanda karşılaşırken, ikinci maç ise 23 Temmuz'da Ali Sami Yen Stadı'nda oynanacak.''

FC Tobol
1967 yılında Avtomobilist ismi ile kurulan FC Tobol, 1982 yılında Energetik ismini aldı. 1990 yılında bir kez daha isim değişikliğine giden takımın adı Kustanayets olarak değiştirildi.

Henüz takımın adı yeni değişmesine rağmen 1992 yılında bir kez daha isim değişikliğine giden Kazaklar, bu sefer de Khimik adını aldı.

1995 yılında ise şu anda kullanılan FC Tobol ismine geçiş yapıldı. Sarı-siyah renklere sahip olan Tobol, maçlarını 8323 kişi kapasiteli Central Stadium Kostanay'da oynamaktadır.

- KAZAKİSTAN PREMIER LEAGUE BAŞARILARI -
Bugüne kadar Kazakistan Premier League'inde hiç şampiyonluğu bulunmayan FC Tobol, kulüp tarihinde 4 kez şampiyonluğa çok yaklaşmasına rağmen 2.likle yetinmek zorunda kaldı. ( 2003, 2005, 2007, 2008 )

Teknik direktör Dimitri Alekseevich Ogai yönetiminde 5. sezonunu geçiren Kazakistan temsilcisi Tobol, 2008-2009 sezonunda Kazakistan Süper Ligi’nin ikinci sırada tamamladı. Bu sezon ise 12. haftası geçilen ligde 20 puanla liderin 11 puan gerisinde dördüncü sırada.

- KAZAKİSTAN KUPASI BAŞARILARI -
FC Tobol 2007 yılında Ordabasy'yi 3-0 yenerek Kazakistan Kupası'nı müzesine götürdü.

- AVRUPA KUPALARI'NDA TOBOL -
* Tobol bugüne kadar Avrupa kupalarında Inter Toto ve UEFA Kupası maçları olmak üzere 18 karşılaşmaya çıktı. Bu maçlarda 9 galibiyet, 7 mağlubiyet ve 2 beraberlik alan, Kazakistan temsilcisi rakip fileleri 18 kez havalandırırken, kendi kalesinde ise 16 gol gördü.

* 2003 yılında İntertoto Kupası'nda finale kadar yükselen Tobol, final mücadelesinde SV Pasching'e 1-0 ve 3-0'lık skorlarla yenilerek elendi.

* 2006 yılında ise UEFA Kupası'nda İsviçre'nin Basel takımına 1-3 ve 0-0'lık skorlarla elendi.

* 2007 yılında yeniden İntertoto Kupası'na katılan Tobol bu kupayı kazanıp UEFA Kupası'na 2.turdan katılma hakkını elde etti.

UEFA Kupası 2.turunda Polonya'nın Dyskobolia Grodzisk takımı ile eşleşen Tobol rakibine iki maçta da kaybederek UEFA Kupası'na veda etti.

* 2008 yılında UEFA Kupası ilk turunda Avusturya Wien ile eşleşen FC Tobol, ilk maçı 1-0 kazanmasına rağmen ikinci maçı 2-0 kaybederek UEFA Kupası'na veda etti.

Kura çekimin ardından Galatasaray'ın çektiği kurayı resmi sitesinde manşetine taşıyan UEFA, Kazakistan takımının çok zor bir kura çektiğini belirtti.


Hiç kimse Kazakistan takımı çıktı diye ''kardeş ülke takımı'' yakıştırması yapmasın. Bizim için Ermeniler ne ise, Kazaklar için de Türkler o. ''En iyi Türk, ölü Türk'' lafını benmsemiş bir topluluk Kazak halkı ve sadece bizim ülkemize mahsus onları ''kardeş'' diye görmek. Sert oynayacaklardır mutlaka, inşallah sakatlık belası yaşamadan bitiririz şu turu.

Aslan Sahaya İndi!




Galatasaray Sahaya İndi


''Galatasaray yeni sezon hazırlıklarına bugün Florya Metin Oktay Tesisleri’nde yapılan çalışma ile başladı.

Bu sabah saat 09:00’da Acıbadem Hastanesi’nden gelen ekip oyunculardan kan alımı yaparak sağlık testlerinin ilk aşamasına başlandı.

Teknik direktör Frank Rıjkaard, antrenör Johan Neeskens, kaleci antrenörü Nezih Ali Boloğlu, kondisyoner Albert Roca Pujol saat 10:30’da futbolcularla bir tanışma toplantısı gerçekleştirdi.

Bu toplantının ardından saat 11:00’da oyuncularımız gruplar halinde sıçrama ve laktat testlerine katıldı.

Öğle yemeğinin ardından saat 14:00’da oyuncularımızın sağlık testlerine Acıbadem Hastanesi’nde devam edilecek.

Bu sabah yapılan çalışmaya Tobias Linderoth, Barış Özbek, Shabani Nonda, Emre Aşık, Yaser Yıldız, Aykut Erçetin, Aydın Yılmaz, Orkun Usak, Volkan Yaman, Mehmet Güven, Mustafa Sarp, Emre Güngör, Uğur Uçar, Serkan Kurtuluş, Semih Kaya, Ferdi Elmas, Alpaslan Erdem, Serkan Çalık, Murat Akça, Özgürcan Özcan, Fırat Kocaoğlu, Emirhan Ergün, Emrah Yollu, Emre Çolak, Cem Sultan, Serdar Eyilik, Caner Öztel, Erhan Şentürk katıldı.

Üniversite sınavları bulunan Servet Çetin izinli olarak bu çalışmaya katılmadı.

Geri kalan oyuncularımız 25 Haziran Perşembe günü sezon hazırlık çalışmalarına başlayacak. Harry Kewell ise 1 Temmuz 2009 tarihinde çalışmalara katılacak.

Bu sabah yapılan çalışmada hazır bulunmayan Cassio Lincoln için Yönetim Kurulunun alacağı karar doğrultusunda yaptırım uygulanacak.''

2009-2010 sezonu hepimiz hayırlı olsun. Lincoln'e ise söyleyecek laf bulamıyorum. Pislik herif!

21 Haziran 2009 Pazar

Arda Turan'ın Trabzonspor'a attığı gol

Lig Tv'nin en güzel 10 gol sıralamasına dahi sokmadığı ama bana göre ilk 3'e girmeye aday olan Arda Turan'ın Trabzonspor'a Ali Sami Yen'de attığı akıl dolu gol...


2008-2009 sezonu en güzel 10 gol

2008-2009 sezonunda attığımız en güzel 10 gol değerlendirmesi Lig TV'ye ait..



Bu gollerin arasında yer alması gerektiğine inandığım ancak Lig TV tarafından -şans golü- diye tabir edilerek hakkının yenildiği Arda Turan'ın Ali Sami Yen'de oynanan Trabzonspor'a attığı golü de unutmamak gerekir.

20 Haziran 2009 Cumartesi

Basketbolda Transferler-2



Can Akın Galatasaray Cafe Crown'da

''Galatasaray Cafe Crown, iki sezondur Antalya Büyükşehir Belediye’de forma giyen Can Akın’la 1+1 yıllık sözleşme imzaladı. Guard olarak görev yapan yeni transferimiz, geçen sezonu 11 sayı – 3 ribaund – 2.5 asist ortalaması ile tamamlamıştı.

Can Akın ayrıca Ocak ayında Beko Basketbol Ligi'ndeki 200. maçına çıkarken 1500. sayısına ulaştı.''

Sırasıyla; Türk Telekom, Banvit, Efes Pilsen ve son olarak Antalya BŞB formalarını giyen 26 yaşındaki Can Akın, oyun kurucu pozisyonunda yer almakta. Can'ın gelmesi, Kaptan Ceüneyt'in ayrılması birbirine bağlantılı olaylar. Daha düşük maliyetli Can tercih edildi. Hepimiz için hayırlısı olsun.

Veda Yazısı-6 || Cüneyt Erden



Basketbolda değişim rüzgarları biraz sert esmeye devam ediyor. Resmi sitemizden herhangi net bir açıklama gelmese de Kaptanımız Cüneyt Erden ile de yollar ayrıldı. 2007-2008 sezonu öncesi transfer olup, sadece 2 sene formamızı giymesine rağmen hepimizin saygınlığını kazanmış olarak veda etti bizlere. Ayrılma sebebi olarak aldığı ücret ön planda sanırım. Takımda köklü değişikliklere gidilip, küçülmeye gidileceği söyleniyordu zaten. ULEB Cup çeyrek final karşılaşmasında maçın son 7 sn.de Beşiktaş'a attığı 3lükle turu getirmen ve Antalya deplasmanında ilk periyodun son saniyesinde orta sahanın gerisinden attığın basket unutulmazlar arasında yerini alırken, seni de unutulmazlar arasına soktu. Bu formayı hakkınla terlettiğin için teşekkürler. Yolun açık olsun Kaptan..

14 Haziran 2009 Pazar

Veda Yazısı-5 || Cevat Güler



Resmi sitemizde henüz yayınlanmadı ancak NTVspor ilk olarak duyurdu, sonrasında da Lick TV haberlerinde izledim ve veda yazılarımın Aykut Erçetin ile son bulmayacağını anlamış oldum. Maalesef Cevat Güler ve Nezihi Baloğlu görevden ayrıldılar. Sözleşmelerinin son senesiydi her ikisinin de ve yeni sözleşme yapılmayacağı Adnan Sezgin tarafından açıklanmış. Evet -maalesef- diyorum çünkü 2007-2008 sezonunun son 6 haftasında yaşadıklarımızı, hiçbirimizin unutması mümkün değil. Unutulmayacakta..

Öyle ki; bu sezon Ali Sami Yen'de 5-2 yenildiğimiz maçta Skibbe'ye olan tepkilerden dolayı bütün stat ''Cevat Güler oleeyyy'' diye inliyordu. Keza Ankara'da oynanan ve ligde kalması mucizelere bağlı olan Hacettepe'ye 2-0 yenildiğimiz karşılaşmada da Bülent Korkmaz'a tepki vermek için taraftarlarımız aynı tezahuratı söylemişti.

Son derece mütevazi, görmüş geçirmiş ve futbolcular tarafından -Cevat Baba- diye hitap edilen mükemmel bir insandı. Feldkamp ligin bitimine 6 hafta kala ülkesine geri dönüyor, resmen bizi kaosun içerisine bırakıyordu. Takımımız o dönem antrenör Cevat Güler'e teslim ediliyordu. Kendisine o görev verilesiye kadar, çoğumuzun böyle bir isimden dahi haberi yoktu. O meşhur son 6 hafta içerisinde zorlu Sivas deplasmanında 5 golle kazanılan bir 3 puan ve Ali Sami Yen'de oynanan ve Nonda'nın golüyle kazandığımız F.Bahçe maçları da vardı.

Taraftarın gönlünde yer etmişti artık Cevat Hoca. Nasıl etmesin ki? ''Teknik direktörsüz kazanılan şampiyonluk'' lafını kullanan (bunların içerisinde kendi yöneticilerimizde var) futbol ulemaları Cevat Hoca'ya hiçbir zaman gereken önemi vermezken, kendisi hakkında söylenenlere en ufak bir tepki vermeyerek beyefendi kimliğini sergilemiştir bizler için.



Frank Rijkaard gibi dünya markası bir ismi bu takımın başına getiriyorsan, her yönüyle takımı teslim etmek zorundasın. Rijkaard doğal olarak kendi ekibiyle çalışmak istiyor ve bunda da son derece haklı. Takımımızın yeni kondisyoneri ise; Albert Roca Pujol. Kendisi 6 sene Barcelona takımında görev yapmış birisi. Cevat ve Nezihi hocalar da bu anlamda takımdan ayrılıyorlar. Kendilerine sırf vefa olsun diye de geri planda bir görev verilemezdi. Altyapıda görev teklif edildi mi bilmiyorum ancak teklif edildiyse bile Cevat Hoca'nın bu teklifi kabul edeceğini düşünmüyorum.

Bu sezon başında Anadolu'nun çeşitli kulüplerinden kendisine teklif gelmişti ve teklifleri kabul etmeyerek takımımızda kalmıştı. Bu saatten sonra gelecek her türlü teklifi değerlendireceğine ve başarılı olacağına inanıyorum Cevat Hoca'nın. Hele ki kendini teknik direktör diye lanse edip piyasada dolanan onlarca insandan çok daha iyi bir teknik direktör olacaktır.

Seni unutmayacağız Cevat Hoca. Yaşattıklarını asla unutmayacağız. 2006-2007 sezonu sayenizde unutulmaz sezonlar arasına girdi bizim için. Herşey için teşekkürler her ikinize de. Allah yolunuzu, bahtınızı açık etsin.

Veda Yazısı-4 || Aykut Erçetin



Yıllarca Mondragon'un gerisinde sabırla bekledin şans verilmesini. Almanya'dan geldiğinde henüz çok gençtin ve Mondragon gibi bir isimden faydalanacağını, ondan çok şeyler öğreneceğini ve Mondragon ayrıldıktan sonra da kaleyi devralıp kimseye bırakmayacağını düşünüyordum. Ama yanıldım maalesef. Kendini geliştirmedin, geliştiremedin. İyi bir kaleci olabilirsin hatta kimileri De Sanctis'in yerine senin 1.kaleci olman gerektiğini belirtirdi ama bana göre sende hep birşeyler eksikti. Çizgi kalecisi olarak aklımda kalacaksın her daim. Kritik maçlarda yaptığın kritik hatalar hep canımızı yaktı maalesef. Takımda yaşanan revizyondan nasibini alanlardan birisi de sensin. Aslında takımda kalsan önümüzdeki sene de transfer edilecek kalecinin ardında kalıp yedek kulübesinde kendine yer bulacaktın ama sen her zaman 1.kaleci olmayı tercih ettin. Hatta Orkun'un transferinde dahi verdiğin tepkiler aklımda. Anadolu'da bir kulüp bulacağına ve orada 1.kaleci olarak yoluna devam edeceğine, başarılı olacağına inanıyorum. Olmayınca olmuyor; kimyamız tutmadı, aşı tutmadı ve bu ayrılık kaçınılmaz oldu. Bu forma için verdiğin mücadeleden ötürü teşekkürü bir borç bilirim sana. Yolun açık olsun Aykut...

Veda Yazısı-3 || Ümit Karan



- Galatasarayımızın golüüü... 99 numaraaa... Karaaaaannn...
+ Ümiiiiiiiiiiiiittttttttttttttt

Bu sene bu anons ve uğultuyu Sami Yen'de duymayı o kadar çok istemiştim ki.. Ama nasip olmadı. 34 haftalık maratonun ardından tek gol dahi atamadan sezonu tamamlamış oldun. Bu sezon attığın tek gol UEFA Kupası grup maçında Benfica'da attığın goldü ve bu sezona ait tek gol sevincin de aşağıdaki resimden ibaretti.



Almanya'da futbola başlamış ve gurbetçi sıfatıyla 1996 senesinde Gençlerbirliği'ne transfer olmuştun. Gençlerbirliği'nin 2000 senesinde Türkiye Kupası'nı kazanmasında önemli rol oynamış ve İstanbul takımlarının gözdesi haline gelmiştin. En büyük özelliklerinden birisi ise Fenerbahçe maçlarını neredeyse boş geçmeyip, sürekli gol atmandı. 2001-2002 sezonu öncesi Galatasaray'ımızın teklifini kabul edip, Florya'nın yolunu tutmuş, Hakan Şükür'den boşalan forvet koltuğunu devralmıştın.

Ancak senden beklenen performansı bir türlü gösteremiyordun. İstanbul'un renkli gece hayatında boy gösteriyor, bazı takım arkadaşlarınca ve spor yazarlarınca hedef haline gelip, istenmeyen adam ilan ediliyordun. Hakan Şükür'ün geri dönüşüyle birlikte takım içerisinde huzursuzluklar yaşadığın da oldu. Belki Almanya'da doğup büyümendi rahat tavırlarının sebebi kimilerine göre.



2004-2005 sezonunda teknik direktörlük görevine efsane futbolcumuz George Hagi getiriliyor ve kendisiyle yaşadığın anlaşmazlıklardan ötürü takım aramaya başlamıştın. Almanya'dan 2-3 kulüple görüşmeler yaşamıştın ancak yapılan teklifleri kabul etmeyip B.B.Ankaraspor ile anlaşıyor ve kiralık olarak Ankara'ya gidiyor, sezon sonunda tekrar Florya'ya dönüyordun. 2005-2006 sezonunda kazanılan şampiyonlukta önemli rol oynuyor, attığın kritik gollerle çoğu maçın lehimize dönmesini sağlıyordun. 17 golle takımımızın gol yükünü sırtlıyor, gol krallığına doğru koşuyordun ki yaşadığın sakatlık sezonu kapatmana yol açıyordu. Bambaşka bir Ümit olarak dönmüştün Ankara'dan. Ağustos 2005'te evlenmen, bu kadar başarılı bir sezon geçirmende payı büyüktü belki de..

Bu sezon ortası Mehmet Yıldız transferinde seni takasta kullanmak istemelerine en çok karşı gelenlerden birisiydim. Her ne kadar bu sezon istenileni veremesen de; Mehmet Yıldız'a karşılık takasta kullanılacak bir adam değildin, hiç bir zaman da olamazsın benim gözümde. Hatta bu transfer dedikoduları daha sezonun ilk yarısında başlamıştı ve kötü performansında bu dedikoduların da büyük payı olduğunu düşünüyorum. Kendimi senin yerine koyuyorum da; elbette kızar, tepki gösterir ve futbolumu oynayamazdım senin gibi. Ama bir gerçek var; -ki bunu sende röportajlarında dile getirmiştin defalarca- her zaman attığın gollerde estetiğe, gösterişe önem verdin ve sırf bu yüzden çok kolay diye tabir edeceğimiz pozisyonlarda golleri atamadın.



Her güzelliğin bir sonu vardır derler ya.. Seninle de son senemizi yaşamış olduk bu sezon. Haldun Üstünel, takımda revizyona gidildiğini belirterek, emeğinden dolayı son teşekkürünü sundu sana. Yunanistan'ın Larissa takımıyla görüştüğün yolunda haberler okumaktayız. Senin için hangisi hayırlısı ise o olsun. Belki de Hasan Şaş gibi futbolu bırakma kararı da alabilirsin. Bekleyip göreceğiz hep beraber. Haldun Üstünel gibi ben de sana teşekkür ediyorum; yaşattığın mutluluklar için, rakiplerine yaşattığın 'Karan'lık geceler için, bu formayı terlettiğin için. Galatasaray taraftarı seni hiç bir zaman unutmayacak.

''Fenere gol attığım zaman orgazm oluyorum''

Ümit Karan



Kaldırsın.. Kaldırsın.. Parmak kaldırsın..
Fenere koyanlar parmak kaldırsın...




13 Haziran 2009 Cumartesi

Veda Yazısı-2 || Hasan Şaş



Veda yazılarıma Hasan'la devam edeyim. Hasan Şaş.. 11 sene bu formayı terlettin. Sana ilk geldiğin günden itibaren bir türlü ısınamamıştım. Pas atacağın yerde sürekli çalım yapmandı belki de buna sebep, belki de sadece sözleşmelerinin sona ereceği sezonlarda boy göstermen, takımı sırtlaman. Tamam bu renklere olan sevgine, içindeki kazanma arzuna saygım sonsuz ama şöyle geriye dönüp baktığında kendini tam olarak futbola verdiğin belki de 2-3 sene sayabiliriz. Hırsının yanında çokta duygusaldın, eleştirilere ani reaksiyonlar vererek biranda olmayacak kararlar verip, olmayacak hareketlerde bulunuyordun. 2002 senesi senin vizyon yılındı, özellikle Japonya'da düzenlenen Dünya Kupası'nda Milli Takımımızın yıldızlarından birisi olmuştun. Bu şekilde ön plana çıkman medyamıza da yeterli malzemeyi verip, Avrupa'nın çeşitli kulüpleri ile ilgili transfer dedikodularını üretmeye vesile oluyordu. Yanlış hatırlamıyorsam seninle en ciddi ilgilenen kulüp Fransa'nın Nantes kulübüydü. Medyanın ve menajerlerin dolduruşuna gelmenden dolayı Galatasaray tarafından önüne koyulan sözleşmeye bir türlü imza da atmıyordun. Ne gidiyordun, ne de kalıyordun. Nantes kulübüyle anlaşamayınca da kulüpte kalıyor, geleceğini teslim ediyordun kulübe.

2005-2006 sezonunda son haftada kazanılan şampiyonlukta büyük emeklerin vardı, asla kimse inkar edemez. Hele maç esnasında Denizli'den gelen gol haberinde maçı bırakıp sahanın içerisinde tabir-i caizse deli danalar gibi sevinçten koşman halen gözümün önüne geliyor. Meşhur 16 dakikada ufacık bebeğini kucağına alıp sahanın ortasında yarı çıplak ağlamaların, Allah'a dua etmelerin.. Hatta 2000 senesinde kazandığımız UEFA Kupası efsane kadromuzdan kalan son mirastın bizler için.



Bu sene senin için pek iyi gitmedi. Sakatlıklarla mücadele ettin, takımdan ayrı kaldın. Bülent Hoca'nın takımın başına geçmesiyle, senin sakatlığından kurtulman hemen hemen aynı dönemlere denk geliyordu. Ancak o unutamayacağımız Hamburg maçı yok mu... 2-0 öne geçtiğimiz maçta akıl almaz hatalar sonucu maç 2-2ye geliyor, Bülent Hoca da eski takım arkadaşı, yeni öğrencisi olarak sana güvenerek sahaya sürüyordu. Sakatlık süresince antremansız kalmandan dolayı aldığın kilolar kendini ele veriyordu. Ve maçın kırılma anlarında hep o alıştığımız Hasan'ı izlettin bizlere. Mevlana gibi kendi etrafında dönen, pas vermesi gerektiği yerde pas vermeyen, orta yapamayan... Ve maçın son anlarında 1 gol daha yiyerek, o çok istediğimiz UEFA Kupası finali bir rüya oluyordu bizler için. Bizler için rüya olduğu kadar, senin için de kabus oluyordu bu maç. Yıllarca desteğini gördüğün tribünlerden eleştiri tezahuratları yükseliyordu.

Ardından Ankara'da oynanan Hacettepe maçı.. Deli dumrul olmandan dolayı en ufak bir tepkiye, tepkiyle karşılık veriyordun. Maça girdiğinin daha ilk dakikası dolmadan önüne gelen topu şut çekiyordun. Top tribünlere gidiyor, yenik götürdüğümüz maçta tribünlerden bir homurdanma yükseliyordu. Maça gitmemiştim ancak maça giden insanların söylediği; tribünlere bir takım el işaretleriyle tepki vermen statta bulunanları galeyana getirmiş. Daha sonra dönüş yolunda havaalanında yaşananlar da var elbette. Küfürlerin havada uçuştuğu bir tartışma yaşanıyor, seni gitgide takımdan kopartıyordu.



Geçtiğimiz hafta Mustafa Sarp'ın imza töreninde konuşan Haldun Üstünel; seninle birlikte Ümit Karan ve kalecimiz Aykut'a kulübe yaptığınız katkılardan ötürü teşekkür ederek, yeni yapılanmada yer almayacağınızı belirtti. Ardından bazı yayın organlarında senin Sivasspor'la görüştüğün yönünde haberler yer aldı.

Akşam saatlerinde öğrendim ki; futbol hayatını bitirme, faal futbolculuğuna son noktayı koyma kararı vermişsin. Şaşırdım, içim bir garip oldu. En azından Sivas'ın teklifini kabul edeceğini düşünüyordum ama yanılttın beni. Gidenler hiç bir zaman kötü anılmaz, anılmamalı da.. Verdiğin emeklerden dolayı sonsuz teşekkürler sana Adanalı.. Bundan sonraki yaşantında Allah, herşeyi gönlüne göre versin Şaş..



Hasan Şaş'ıııınnn Hasan Şaşşş'ıııınnn fenereeee girsin başıııııı

Veda Yazısı-1 || Morgan De Sanctis



Geçtiğimiz sezon öncesinde transfer edildiğine dair haber çıktığında, pusuda bekleyen eleştirmenler hemen başlamışlardı; ''İspanya'da yedek bekleyen kaleciyi niye transfer ediyoruz'' demelere. Sonra seni imza töreninde takım elbise ile gördüğümde çok şaşırmıştım. Belki de ilk defa bir futbolcunun imza törenine takım elbiseyle geldiğini görüyordum. Hele ki formada 26 numarayı gördüğümde; memleket ruhumdan dolayı sana ayrı bir sempati duymaya başlamıştım. İspanya'da yedek kaleci olabilirdin ancak buna rağmen İtalya Milli Takımı kadrosuna sürekli davet ediliyordun, ki seni beğenmeyenler Aykut'un 1.kaleci olması gerektiğini savunuyordu.

Sezon boyunca inişli-çıkışlı bir performansa sahiptin. Yenmeyecek golleri yedin, yenilecek golleri de çıkarttın. Önünde oynayan defans kurgusunda yaşanılan sıkıntıların bunda payı yok değildi elbette. Ama hiç bir zaman Aykut gibi çizgi kalecisi değildin. Geçen seneki gibi oturmuş bir defansa sahip olsaydık, çok daha iyi bir De Sanctis izleyeceğimize inanıyorum. Değişik saç stilinle, kirli sakallarınla, sempatikliğinle sevirdin kendini. Ali Sami Yen'de oynanan ve 0-0 biten derbinin son dakikalarında yaşanan olaylarda, genç(!) Semih'i çuval gibi silkeleyip yere fırlatman unutmayacağımız anlardan birisi bizim için artık. Tabii bir de Ankara'da oynanan Gençlerbirliği maçında yaşanan aut-korner tartışmasında rakibine attığın tokat yüzümüzde tebessümlerle gözümüzün önünden gitmeyecek.

Photobucket

Şimdilerde adın Napoli ile anılıyor. Bundan sonraki futbol hayatında başarılar Morgan. Tüm iyi niyetinle bu forma için çalıştın, mücadele ettin. Teşekkürler herşey için.

Basketbolda Transferler



Okan Çevik Galatasaray Cafe Crown'da

''Geçen sezon Galatasaray Bayan Basketbol Takımı’nın başında FIBA Eurocup şampiyonluğu yaşayan ve bu alanda ilk Avrupa kupasını ülkemize kazandıran Okan Çevik, yeni sezonda erkek basketbol takımımız Galatasaray Cafe Crown’ın baş antrenörlük görevine getirilmiştir.

Koray Mincinozlu’ya geçen sezon takımımıza verdiği hizmetler için teşekkür eder, Okan Çevik’e yeni görevinde başarılar dileriz.''

Koray Hoca'nın başarısızlığı gün gibi aşikardı, üstüne üstlük Efes Pilsen'le oynanan son play-off maçında taraftarlarımızla girdiği diyalog bardağı taşıran son damla oldu. Ama bu geçişte biraz garip oldu. Son 2 senedir basketbola yapılan yatırımlara karşılık bir başarı elde edilememesi sanırım küçülmeye gittiğimizin bir işareti. Bayan basketbol şubesinin coach'luğuna kimin geleceği ise belli değil. Basketbolda önümüzdeki sezon karışık günler bizi bekliyor gibi. Tek temennimiz yanılmamız ve Okan Hoca'nın başarılı olması.



Evren Büker Galatasaray Cafe Crown'da


''Galatasaray Cafe Crown, Oyak Renault'nun şutör guardı Evren Büker’le anlaşmaya vardı. Yeni sezonda Galatasaray Cafe Crown formasıyla mücadele edecek olan Evren Büker'e başarılar dileriz.''


24 yaşındaki Evren sırasıyla; Makospor, Yeşimspor ve Oyak Renault formalarını giymiş. Geçtiğimiz sezonu 13.1 sayı, 4.4 ribaund, 4.0 asist ortalamaları ile bitirmiş. İnşallah Galatasaray forması altında başarılı olacaktır. Hayırlı olsun. Ayrıca Mert Uygun GSTV'de önümüzdeki hafta 2 yerli oyuncuyu daha açıklayabiliriz dedi.

Kürekte 2009 Sezonu ŞAMPİYONUYUZ!



''Sapanca'da yapılan Büyükler Türkiye Şampiyonası'nda 2009 yılı şampiyonu Galatasaray oldu.

Üç gündür Sapanca'da devam eden yarışlar sonucunca Büyük A Erkekler, Hafif Kilo A Erkekler ve Hafif Kilo B Erkekler Kategorlerinde Galatasaray, Şampiyon oldu.

Büyüklerde altı yarıştan dördünde ilk sırayı alan ekiplerimiz bir yıl aradan sonra Türkiye Şampiyonluğunu tekrar Kulübümüze kazandırdılar.

Günün ilk yarışında Tek Çifte'de
Barboros Gözütok ve Bayram Sönmez,

İki Çifte'de
Levent Atıl ve Bahadır Kaykaç,

Dört Tek'de
Ahmet Yumrukaya, Cem Yılmaz, Hakan Özcan, İsmail Özgür,

Dört Çifte'de
Levent Atıl, Barboros Gözütok, Bahadır Kaykaç ve Bayram Sönmez

Fenerbahçeli rakiplerinin önünde parkuru tamamlayarak Büyükler Kategorisinde Türkiye Şampiyonluğunu Kulübümüze getirdiler.''

Su sporlarında başarılı sonuçlar ardı ardına geldi bu hafta. Nağmağlup sutopu şampiyonluğumuzun ardından, kürek takımımızdan da şampiyonluk geldi. Arma uğruna mücadele eden tüm sporcularımızı tebrik ediyorum.

Sutopunda Şampiyon Yine GALATASARAY!


''Galatasaray Sutopu Takımı, 2008-2009 sezonu Sutopu Deplasmanlı 1. Ligi'nde namağlup şampiyon oldu.

2008-2009 sezonunda namağlup olarak şampiyon olan takımımız toplamda 29. kez, Türkiye Deplasmanlı Sutopu Ligi'nde ise 15. kez şampiyonluğa ulaştı.

Galatasaray, play-off final serisi üçüncü karşılaşmasında da rakibi Heybeliada Su Sporları Takımını 15-8 mağlup ederek seriyi 3-0'la bitirdi.

Galatasaray Olimpik Havuzunda oynanan play-off final serisi üçüncü karşılaşmasında Galatasaray, Heybeliada'yı 15-8 mağlup etti. Karşılaşmanın başından sonuna kadar üstün bir oyun sergileyen Galatasaray Sutopu Takımı, karşılaşmanın tamamında rakibinin skor
olarak yanına yaklaşmasına da izin vermedi.

Yaklaşık 50 kişilik bir taraftar topluluğunun takımımızı desteklediği karşılaşmayı ayrıca Galatasaray Yönetim Kurulu Üyesi Nejat Uygur'da izledi. Karşılaşmanın son dakikalarına tezahüratlarla giren Galatasaray Sutopu Takımı, son düdükle beraber de takım halinde havuza atladı. Havuz içerisinde teknik kadromuz ve oyuncularımız hep beraber şampiyonluğu kutladı.

2008-2009 sezonunda namağlup olarak şampiyon olan takımımız toplamda 29. kez, Türkiye Deplasmanlı Sutopu Ligi'nde ise 15. kez şampiyonluğa ulaştı.''

Resmi sitemizden aldım bu yazıyı. Kaç gündür yazacak oluyorum, sitenin görsellikleriyle uğraştığım için bir türlü fırsat bulamamıştım. Namağlup şampiyon takımımızı tebrik ediyorum.

Daha nice şampiyonluklara...

11 Haziran 2009 Perşembe

Rütbeni Bileceksin!

Birkaç gün önce facebookta dolaşırken denk geldiğim ve hergün dinleyip, izlediğim bir video..
Kenan Doğulu'nun son albümünde yer alan 'Rütbeni Bileceksin' şarkısını, çok güzel bir video görseliyle uyarlayan Umut Öfkeli isimli arkadaşa teşekkürü bir borç bilirim.

Peşindeyiz!

Bize her sevdadan geriye kalan sadece Galatasaray!

10 Haziran 2009 Çarşamba

#22 || Hakan Balta



Arda Turan yazıma başlarken; ''Arda Turan'ı en sona bırakmak istedim'' demiştim. En sona bıraktığımı düşünüyordum fakat kadromuzdaki isimlere bakınca 'isimsiz kahramanlar'ın başında gelen Hakan Balta'ya haksızlık ettiğimi farkettim.

2007-2008 sezonu öncesi transfer döneminin son günü, Manisaspor'dan transfer edilmişti. Karşılığında Ferhat Öztorun'u bonservisiyle, Aydın Yılmaz ve Anıl Karaer'i kiralık verip üstüne 800bin € da para verdiğimizi duyduğumda kızmıştım yönetimimize. Özellikle Ferhat'ın gönderilmesini kabullenememiştim.

Geldiğinden bu yana 2 sezon geride kaldı Hakan'ın. Kendisi tam bir görev adamı. 2 sezonun maçlarını gözümün önüne getirdiğimde; sol bek olarak kendisinden beklenenleri layıkıyla yerine getirdiği gibi, özellikle bu sezon stoper mevkiinde yaşadığımız sıkıntılı dönemlerde takımımızın can simidi oldu. Saha içindeki efendiliği, soğukkanlılığı ve futbolu; Ergun Penbe'yi hatırlatıyor bana. Dolayısıyla kendisine 'buz adam' desek yanlış söylememiş oluruz sanırım.



Galatasaray'ımızın olduğu kadar Milli Takımımızın da vazgeçilmezlerinden birisi olup, Euro 2008'de oynadığı futbolla taraflı tarafsız herkesin takdirini kazanarak, Avrupa takımlarının da dikkatini çekmeyi başardı. Yurtdışına transfer olmadığı sürece uzun yıllar sol bek problemi yaşamayacağımız kanaatindeyim.

İyi ki varsın 'gizli kahraman'

#66 || Arda Turan



Arda Turan'ı en sona bırakmak istedim. Kendisi hakkında nerden başlayacağımı, nasıl devam edeceğimi de bir türlü kararlaştıramıyorum açıkcası.

Ali Sami Yen'de objektifler ilk kez onu yakaladığında Hagi'nin attığı gole yumruk kaldıran çocuktu. Yine büyük bir tesadüftür ki; 2004-2005 sezonunda Hagi'nin teknik direktörlük döneminde ilk kez A takıma alındı.

2005-2006 sezonunda Manisaspor'a kiralık verildiğinde çoğumuz adını birkaç defa duymuştuk sadece. Şampiyonluk için yarıştığımız F.Bahçe, Manisa deplasmanına gidiyor ve maçtan 5-3 yenik ayrılıyordu. Manisa'nın attığı gollerin 2'sine asist yapan Arda Turan maçın yıldızlarından birisi oluyor, karşılaşmada sergilediği performansla o dönem yöneticimiz Adnan Polat'ın dikkatini fazlasıyla çekiyor ve sezon sonunda Galatasaray'a geri çağırılıyordu.



Şampiyonlar Ligi 3.ön eleme turunda FK Mlada Boleslav karşısında ilk maçta iki gol, bir asist kaydetmiş; oynadığı futbolla tribünleri adeta mest etmişti. İlk Şampiyonlar Ligi maçı olan Bordeaux karşılaşması 0-0 sona ererken, UEFA tarafından maçın adamı seçilmeyi başarıyordu. Daha sonra oynanan yine grup maçı olan Liverpool karşılaşmasında da ön plana çıkıyor, maçın adamı oluyordu. Deplasmanda oynanan Bordeaux karşılaşmasında ise rakibine kafa attığı için kırmızı kartla oyun dışı kalıyor, UEFA tarafından 3 maç ceza alıyordu.

Galatasaray'ımız ve Türk futbolu için yeni bir yıldız doğmuştu artık. Arda Turan sahadaki performansıyla, röportajlarında sergilediği Galatasaraylılığıyla, saha dışındaki sempatik tavırlarıyla hepimizin sevgi ve saygısını kazanıyordu.


4 Mayıs 2008 günü oynanan şampiyonlukta önemli Sivasspor maçında kariyerinin ilk hat-trick başarısını göstererek takımımızın sahadan 5-3 galip ayrılmasında önemli rol oynamıştı. Arda gün geçtikçe adını 'ölümsüzler' arasına yazdırıyor, taraftarın adeta sevgilisi oluyor, çağımızın yeni Metin Oktay'ı oluyordu. Öyle ki taraftardaki kredisi sonsuzdu Arda'nın.

''Türkiye'de Galatasaray'dan başka bir takımda oynarmısın'' sorusuna; ''Benim açıkçası ne kadar Galatasaraylı olduğum belli. Fakat büyük konuşmuyorum ama Galatasaray'dan başka Türk takımı; Allah bana o günleri göstermesin diyorum.'' diyebilecek kadar da taraftar ruhuna sahip.



"Senden daha fazla Galatasaraylı'yım diyenle uzun uzun konuşmamız gerekir. Galatasaray kaybettiğinde tribündeki Galatasaraylı kadar, belki de daha fazla üzülürüm.'' diyen Arda Turan'a biz kısaca Galatasaraylı diyoruz, siz isterseniz profesyonel deyin...



Adamsın Sipsi!

#21 || Emre Aşık



Sana ne desek boş..

Yedek kaldın; sesini çıkartmadın, sürekli çalıştın.
Kiralık gönderildin; küsmedin, aynı performansına devam ettin.
Yeri geldi 90 dk oynadın, yeri geldi kadroya giremedin.
Ama hiçbir zaman birileri gibi kamera görünce şovmenlik yapmadın, mikrofonları görünce veryansın etmedin.
Bu senede yüzümüzü kara çıkartmadın; takımın cengaverlerinden biri oldun.
Sözleşmen 1 sene daha uzatıldı.
Hiç yaşlanmazmısın be adam?
Yaşın 35 ama futbolunla takımdaki birçok 'genç'leri cebinden çıkarttın.
Yaşlandıkça futbolun güzelleşiyor mu ne?...
Allah nazarlardan korusun seni.

#15 || Milan Baros



2008-2009 sezonu öncesi yaşanan transfer döneminde Galatasaray'ımız bombaları ardı ardına patlatıyor, rakiplerini şaşırtıyor, yapılan transferlerin ise Haldun Üstünel tarafından açıklanmadan önce yazılı ve görsel basında yer almaması başarılı bir politika izlediğimizin kanıtı oluyordu. Sırasıyla; Harry Kewell, Morgan De Sanctis ve Fernando Meira transferlerinden sonra bir bomba daha patlatıyor, Çek futbolunun önemli yıldızlarından Milan Baros'u transfer ediyorduk.

26 Ağustos 2008'in ilk saatleriydi. Saatler gece 01:30 sularıydı. İnternette sayfaları geziyor, yeni yapılacak transferin kim olacağına dair fal açıp, kendimizce fikirler ortaya koyarken, msn'den bir arkadaşım yazdı: ''GS TV'yi aç hemen'' GS TV'yi açtığımda aynı Harry Kewell transferinde olduğu gibi ekranın alt tarafında ''Milan Baros Galatasaray'da'' yazıyor, canlı yayında telefon bağlantısı yapılmış, telefonun öbür ucunda yine tanıdık bir ses olan Haldun Üstünel vardı.

“Öncelikle Galatasaray camiası ve spor kamuoyuyla yeni bir transferi paylaşmanın sevincini ve gururunu yaşıyoruz. Yine dünya çapında bir oyuncuyu Türkiye’ye getirerek büyük bir iş yaptığımıza eminiz. Futbol kariyeri belli olan, dünyanın önde gelen bir çok ünlü takımında oynamış Milan Baros artık Galatasaraylı. Kulübüyle bonservis konusunda anlaştık ayrıca kendisiyle de 3 yıllığına anlaşmaya vardık. Tüm imzalar atıldı.. Tam bir ekip çalışması gerçekleştirdik, bu transferde emeği geçen tüm Galatasaraylılara ve camiamıza hayırlı olsun.Galatasaray Türk futbolunun önemli bir markası ve biz de futbolun marka isimlerini camiamıza kazandırmaya devam ediyoruz.”



Gerçekten çok önemli bir isim, Avrupa tarafından marka sayılabilecek bir isim daha transfer ediliyordu. Gecenin bir yarısı evin içerisinde sevinç çığlıkları atıyordum. Haldun Üstünel'in konuşması sürdükçe tv'ye doğru ''helal olsun sana'' diye haykırıyordum. Daha önceki transferlerde olduğu gibi, Milan Baros ismi de medyada hiç yer almamıştı. Bunun adı sağ gösterip sol vurmaktı. Bu başarı Haldun Üstünel'e aitti. Spiker de adet sözcümüz oluyordu o an, Kewell ve De Sanctis’den sonra Baros transferinde de önemli katkısı olduğu yönündeki soruyu Haldun Üstünel'e soruyordu. Kendisinin cevabı ise; “Tabiî ki bu tip transferler uzunca bir süreç alıyor ama biz ekip çalışmasıyla transferi gerçekleştirdik. Bireylere pay biçmeyelim.” şeklinde oluyordu.



Milan Baros transferiyle birlikte hazımsızlık duyan ezeli rakiplerimiz ve muhalefet gruplarımız yine her zamanki gibi sazı eline alıp; Baros'un formsuzluğu, kariyeri boyunca 11 golden fazla atamaması gibi konuları gündeme getirirlerken bir de iddialı bir laf ortaya atıp ''Türkiye'de 10 gol atamaz'' diyerk, transfer başarısını küçümseme yoluna gidiyorlardı. Euro 2004'te gol kralı olması, 2005'te İstanbul'da Milan ile oynanan Şampiyonlar Ligi finalinde Harry Kewell ile Liverpool'un forveti olarak sahaya çıkmasından neredeyse bahsedilmiyordu.

Ancak kendisi forma giymeye başladıktan sonra o ''10 gol atamaz'' diyenler susmak zorunda kaldılar. Sezonun devre arası olduğunda 15 gol ile maç başına 1 gol ortalamasıyla oynuyordu. Kewell'in devre arası ameliyat olması, Arda'nın performans düşüklüğü, Lincoln'ün ise teknik heyetle yaşadığı sorunlar, Baros'u da etkiliyordu. Sezonun ikinci devresinde Baros sadece 5 gol atma başarısını gösteriyordu Baros ve 20 golle 2008-2009 Türkiye Ligi gol krallığını kazanıyordu. Baros'u besleyen üçlü şayet sezonun ilk yarısındaki performanslarını devam ettirmiş olsaydı, kendisi belki de 30 golü bulacaktı. Galatasaray formasıyla toplamda 33 maçta 25 gol atarak adeta kendi kariyerini yeniden yazıyordu Baros.



Bu sezon ligler sona ererken tek endişem; Kewell ve Baros'un önümüzdeki sene takımdan ayrılmak istemeleri yönündeydi. Ancak bu endişem Frank Rijkaard'ın teknik direktörlüğe getirilmesiyle sona erdi. Sezonu her ne kadar kötü tamamlayıp 5.sırada yer alsakta, önümüzdeki sezon için büyük hedefler olduğunun bir kanıtıydı Rijkaard transferi. Rijkaard'ın hücum futboluna yönelik sistem sevdiği aşikar. 4-3-3 sistemini Barcelona'dan sonra Galatasaray'ımızda da uygulamaya koyacaktır. Geçen sezonun ilk yarısında harikalar yaratan Arda-Kewell-Lincoln-Baros dörtlüsü, önümüzdeki sezon yapılacak takviyelerle belki de tekrar sahne alacak. Bu dörtlü içerisinden Lincoln'ün yerine daha etkili oynayabilecek ve takımı maestro gibi yönetebilecek bir transfer olduğu taktirde, bizleri hayli seyir zevki yüksek maçların beklediğini söylemek yalan olmaz.

I love youuu Milaannn Baroosss...

#19 || Harry Kewell



2008-2009 sezonu öncesi hepimiz takıma yapılacak takviyeleri merakla bekliyor, gazete sütunlarında sayfa sayfa, çarşaf çarşaf yer alan isimler arasından kendimize göre yorumlar yaparak 'şu gelse iyi olur, bu iyi olmaz' şeklinde arkadaş çevremizde tartışıyorduk. Ta ki; 03 Temmuz 2008 tarihinde GS TV'ye canlı telefon bağlantısı yapan Haldun Üstünel'in sözlerini duyana dek..

Haldun Üstünel'in telefon bağlantısıyla birlikte GS TV ekrana alt yazı olarak ''Harry Kewell Galatasaray'da'' cümlesini koyduğunda gözlerim yuvasından fırlayacaktı. Haldun Üstünel GS TV'ye yaptığı açıklamada Liverpool'un ünlü yıldız futbolcusu Harry Kewell ile her konuda anlaştıklarını söylüyor, aldığım keyiften ağzım kulaklarıma varıyordu.

"Uzun süren emekler ve çalışmalar sonucunda çok önemli bir ismi Galatasaray'a kazandırma aşamasına geldik. Avrupa futbolunun çok önemli bir yıldızını çok yakında Galatasaray forması altında izleyeceğiz ve bu bizi çok heyecanlandırıyor. Kendisi ile her konuda anlaştık. O da bizimle bu heyecanı birlikte yaşıyor. Bize büyük güç katacağına inandığımız, emin olduğumuz Harry Kewell Galatasaray'a ve Türk futboluna hayırlı olmasını temenni ediyorum."



Avustralya Milli Takımı ve Liverpool formalarıyla başarılar kazanan ve Avrupa futbol literatürüne ismini yazdıran isimlerden birisi olan Kewell'i, Türkiye'ye ve Galatasaray'ımıza getirmek çok önemli bir başarıydı. Taraflı tarafsız herkes Kewell'in bu teklifi nasıl kabul ettiğini merak ederken, hazımsızlık çeken rakiplerimiz ve içimizdeki muhalafet gruplar; Kewell'in uzun süredir forma giymemiş olmasını, kronik sakatlığının bulunduğunu belirterek yıldız futbolcuya ve Galatasaray'ımızın transfer başarısına gölge düşürmeye çalışmışlardı.



Performansı, sempatik tavırlarıyla sezon içerisinde sadece bizlerin değil, tüm Türkiye'nin sevgi ve saygısını kazanmış, 12 Mart 2009'da oynanan UEFA Kupası çeyrek final ilk maçında Emre Aşık'ın kırmızı kart görmesiyle takımımızın 10 kişi kalması sonucunda defansın göbeğine geçiyor, sergilediği performansla adeta bizi bizden alıyor, kendisine olan hayranlığımız gitgide artıyordu.



Sezon boyunca taraftarın her daim takdirini kazanan, her maç sevgi gösterileriyle karşılaşan Harry Kewell'in, İnönü Stadı'nda son oynanan Beşiktaş maçında attığı gol haricinde, gol attığı tüm karşılaşmaları Galatasaray'ımız kazandı.

Daha uzun seneler Galatasaray'ımızın kadrosunda yer almasını temenni ediyorum.

Harryyyyy... Haaarrrryyyy Keweeeellll...

9 Haziran 2009 Salı

Kuşaklar Boyu GALATASARAY




Bursaspor'dan transfer ettiğimiz Mustafa Sarp'ın imza töreninde ilk olarak Haldun Üstünel söz aldı. Üstünel, imza töreninde Galatasaray’ın efsane isimlerinden Bülent Eken'in de yer aldığını belirterek, Bugün Galatasaray’a yeni bir genç kardeşimiz katılırken, Galatasaray’ın efsane bir isminin de burada olmasını istedik. Galatasaray’ın geçmişine adlarını şerefle yazdırmış büyüklerimizi anmak ve yeni nesillere aktarmak istiyoruz. Bundan sonra imza törenlerimizde bu uygulamamız devam edecek dedi.

Real Madrid takımında görmeye alıştığımız ve gelenek haline gelen yeni transfer edilen futbolcunun, Alfredo Di Stefano eşliğinde imza atması artık Galatasaray'ımızda da olacak. İlk imza törenine Bülent Eken katıldı.

8 Haziran 2009 Pazartesi

#10



"Galatasaray varsa umut vardır. Galatasaray'ın olduğu her yerde umut vardır."

7 Haziran 2009 Pazar

İçimizden biri; Haldun Üstünel



Galatasaray'ımızın dünyaca ünlü Hollandalı teknik direktör Frank Rijkaard'la anlaşması üzerine gözler, futbol şube sorumlusumuz Haldun Üstünel'e çevrildi. Başkanımız Adnan Polat'ın imza töreninden önce yaptığı basın toplantısında, ''Transferin gerçekleşmesinde Haldun Üstünel’e çok teşekkür ediyorum. Frank Rijkaard İstanbul’a geldiyse bunda aslan payı Haldun Üstünel’indir.'' açıklamasıyla tüm spor kamuoyu genç yöneticimizi daha fazla merak etmeye başladı.

Peki kimdi bu Haldun Üstünel? Ben de internetten yaptığım araştırmalarda edindiğim bilgileri paylaşmak istiyorum:

Aslen Gaziantep'li olan Haldun Üstünel, 1967 yılında İstanbul'da dünyaya geldi. Ortaokulu Saint Benoit, liseyi Suadiye'de okurken, yükseköğrenim için ABD'ye gitti. San Francisco Dominican College Üniversitesi'nde uluslurarası iş idaresi bölümünü bitiren genç yönetici, 1992 yılında aile şirketleri İstanbul Tela Sanayi Tic. AŞ'de yönetim kurulu üyesi olarak iş hayatına atıldı.

Haldun Üstünel'in Galatasaray sevgisi birçok Galatasaraylının bildiği üzere tribünlerden gelmektedir. Yıllarca Kapalı Tribünde taraftar olarak yer alan Üstünel, başkan Özhan Canaydın döneminde Adnan Polat'ın isteğiyle yönetim kuruluna girdi. Kimilerine göre aykırı bir kişiliği vardı. Özellikle saç stili ve genç olması birilerinin hoşuna gitmese de, tribünlerden birisi olması sebebiyle taraftarlar açısından sevindirici bir olaydı; Üstünel'in yönetime girmesi. Yıllardır Galatasaray kulüp yönetiminin taraftardan uzak durması ve ilgisizliği; taraftarın en masum taleplerine dahi soğuk bakışları, zaman zaman gerginliklere sebep olmuştu. Haldun Üstünel tribünden gelen birisi olarak yaşanan sıkıntıları biliyor ve bunları çözmek adına ilk adımı Ocak 2007'de yapılan ultrAslan toplantısına Adnan Polat ile birlikte katılarak atıyor, taraftarların sıkıntılarını dinliyordu.

Toplantıda konuşulan bazı şeyler birer birer ve hızla hayata geçirilmeye başlanmıştı aynı ay içerisinde. Örneğin, Eski Açık Tribünün ışıklandırılması Haldun Üstünel tarafından hemen yerine getirilmiş, yine Eski Açık'ta bulunan ve türlü sıkıntılara yol açan Misafir Tribünü ivedilikle Yeni Açık Tribününe taşınmıştı. (Daha sonradan TFF, Misafir Tribün'ün Yeni Açık'ta yer almasının sakıncalarını öne sürerek tekrardan Eski Açık'a taşınmasına sebep olmuştur.)




Yaşanılan olaylar ultrAslan üyelerini memnun etmiş; 10 Şubat 2007'de Türk Telekom ile oynanan basketbol, 11 Şubat 2007'de Vestel Manisaspor ile oynanan futbol karşılaşmalarında Haldun Üstünel'e teşekkür pankartları açılmıştı.



Pankartlarda dile getirilen olay gerçek bir ifadeydi. Çünkü pankartlarda yazıldığı gibi gerçekten de O, içimizden biriydi. ''Taraftarın halinden taraftar anlar'' diyerek çıkmıştı bu yola kendisi.

Başkanlık koltuğuna Adnan Polat'ın oturmasından sonra genç yöneticinin yönetim kurulundaki görevleri de arttı. Futbol AŞ Genel Müdürü Adnan Sezgin'le birlikte futbolun patronu oldu. Özellikle yaptığı başarılı yabancı transferleriyle adından söz ettirdi. Sezon başında teknik adam ve yabancı transferlerinde birlikte çalıştığı Adnan Sezgin'le tartışma yaşadı.

Teknik Direktör Skibbe ve Meira'nın transferini veto eden Üstünel; Kewell, Baros ve De Sanctis gibi çok önemli yabancı oyuncuları büyük bir gizlilik içinde Galatasaray'a kazandırdı. Galatasaray'ımızın her detayı takip eden gazeteciler, özellikle Kewell ve Baros transferlerinden ancak imzayı attıklarında haberdar oldu.

Haldun Üstünel, teknik adam olarak da Skibbe'nin yerine Hollandalı Van Gaal'i getirmek istiyordu. Hatta Van Gaal'i İstanbul'a getirip Florya Tesisleri'ni gezdirdi. Ancak bu ünlü teknik adamın geliş-gidişinden hiçbir gazetecinin haberi olmadı. Adnan Sezgin'in transfer ettiği Skibbe ve Meira'nın başarısız olmasının ardından Başkan Polat, yabancı transferinde tek yetkiyi Haldun Üstünel'e verdi.

Barcelona'da 5 yıl çalışan Rijkaard'ı Galatasaray'ın başına getirmek büyük bir transfer zaferiydi. Son bir ayda 4 kez farklı ülkelere giderek Hollandalı teknik adamla görüşen Üstünel, sonunda bu kariyerli teknik adamı ikna etmeyi başardı. Baros, Kewell ve Rijkaard gibi isimleri nasıl ikna ettiği şeklindeki soruya ise, "Sadece kendim gibi davranıyorum ve Galatasaray'ı anlatıyorum. Galatasaray'ın büyüklüğü her teknik adam ve oyuncuya ikna etmeye yetiyor." diyor.

Zamanında H.Bilal Kutlualp gibi iş bitirici bir yöneticilerinin olmasından dolayı memnunluk duyan karşı yakanın çocukları, şimdilerde Haldun Üstünel'in transferdeki başarılarından dolayı hazımsızlık duyarak ''Adamlarda at kuyruklu bir herif var, gözüne kestirdiğini getiriyor'' söyleminde bulunuyorlar.

Transferde daha nice ''gözüne kestirmeler'' Haldun Üstünel..

Kendisine sonsuz sevgi ve saygı duyuyor, kendisinin bu camia içerisinde uzun yıllar görev yapmasını temenni ediyoruz.

O ''Haldun abimiz''
O ''içimizden biri''