4 Temmuz 2009 Cumartesi

Çok mu Zordu ?



Hemen her kulübün yönetimi taraftarıyla sıkı bir bağ içinde olduğunu göstermeye çalışır ama gerçek pek de böyle değildir. Taraftardan çok şey beklenir ama kimi zaman en basit istekleri bile dikkate alınmaz.

Aslında bunun tersi de doğrudur. Taraftar, kimi zaman en olmayacak şeyler için kulübe ağır cezalar gelmesine yol açabilecek eylemlere girişebilir, kimse de birşey yapamaz... Bir başka çarpıklık da, taraftar öyle istiyor gerekçesiyle kulübü batağa götürebilecek türden transferler yapılması türünden işlerdir.

Kısacası, yönetimle taraftar arasında pek sağlıklı bir ilişkiden söz edebilmek mümkün değildir.

G.Saray taraftarları, önümüzdeki sezon son kez hizmet vereceği belirtilen Ali Sami Yen'in eski açık tribününe Alpaslan Dikmen adının verilmesini isteyip bununla ilgili bir mücadele yürüttüler. Bu olmazsa kombine kartların üzerine Alpaslan Dikmen resminin konulmasını istediler. Son derece temiz, masum ve değerbilir bir istekti. Fakat nedense yönetim buna kulak asmadı.

Nevşehir'den yazan, Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni Rabia Akkuş kardeşimizin bununla ilgili isyanını özetleyerek aktarmak istiyorum:

"(...) Gamze arkadaşımın ortaya attığı kıvılcımla dilekçe metni hazırladık ve bunu gerek sanal platformlarda gerek günlük hayatımızda duyurabildiğimiz kadar çok kişiye ulaştırmaya çalıştık.

adanmishayatlar.net isminde site yapıldı. Hazırlanan metinler kulübe ve sizin gibi basından bizlere değer gösteren ve bizlerin de değer verdiği, sesimizi duyuracağımız kişilere yollandı. Haziranın ilk günlerinde dileğimize dair başlayan bu süreç, 18 Haziran'da kulübümüzün resmi sitesinde kalan son kombinelerin kaçırılmaması çağrısıyla umutlarımızı kırdı ve hüzne gark etti bizleri. Oysa ağabeyimizin vefatıyla birlikte aynı sitede yer alan yazı şöyleydi:

'Başımız sağ olsun: Alpaslan Dikmen'i kaybettik. Galatasaray tribünlerinin en sevilen isimlerinden, Galatasaray tribün grubu ultrAslan'ın genel koordinatörü sevgili dostumuz ve arkadaşımız Alpaslan Dikmen'i, biraz önce Bursa yolunda geçirdiği bir trafik kazasında kaybettiğimizi öğrenmiş bulunuyoruz. Üzüntümüz sonsuzdur. Alpaslan Dikmen anılarımızda ve tribünlerimizde sonsuza kadar yaşayacaktır. Kendisine Allah'tan rahmet, ailesine, sevenlerine tüm Galatasaraylılara sabır diliyoruz. Tüm Galatasaraylıların başı sağ olsun.' Galatasaray Spor Kulübü http://www.galatasaray.org /kulup/haber/2012.php

Evet! Böyle demişlerdi; kısmen doğru yazılan, bizler onu unutmadık. Aradan geçen ayrılık 9. ayını doldursa da unutmadık. Kalbur altında kalanlar oldu ve ileride yine olacaktır ama bir avuç da kalsak o isim orada yaşayacak. Mekan değişecek ileride; ama kalplere kim mani olabilir ki? İsterdik ki yönetimimiz de içeriği saygı, vefa ve sevgiyle dolu bu isteğimize kulak versin; ama çoğu konuda olduğu gibi bunda da avucumuzu yalamak düştü bizlere. Sevgili Ahmet Ağabey, deselerdi ki bu işin (isim değiştirme hususunun) işlemi çok, başımız ağrır zaman onunla uğraşma zamanı değil, önümüze bakma, transferler yapma, gelir sağlama zamanı, bizler ona da 'eyvallah' diyebilirdik. En azından isteğimiz yönetime gitmiş ve bizleri muhatap almışlar derdik. O da olmadı, yüzümüze serpilen soğuk su gibi resmî sitemizde hazırlanan kombine görüntüleri yer aldı.

(...) Bu konu dile getirilirken en çok bizi avutan kısmı da buydu; en azından bir fotoğrafını basarlar diyorduk. O da olmadı. Sanıyorum yine sesimiz gitmedi ilgili makamlara... Herşeyi adabınca yaptık ama maalesef basında sizin haricinizde birkaç yerde bir iki satırla yer buldu Ağabeyimizi yaşatma isteğimiz. Şimdi 19 Mayıs 2007'yi hatırlıyorum; o zaman sayfalarca yer almıştık yazılı ve görsel basında. İllaki kötü icraatlara mı soyunmak gerekiyor diye düşünmüyor değil insan. (Elbette o zaman yapılanları tasvip etmek manasına gelmez bu yazdığım, ama şaşırıyorum doğrusu.) Kaç senedir televizyon kanallarında futboldaki şiddetin, kötülüklerin önüne nasıl geçilir türünden programlar da yapmasınlar artık. Biliyoruz ki sürekli önüne konulan şeyler pekişir. İyiliklerimizi göstermiyorlar hiç, varsa yoksa tribün şiddeti ya da terörü anılıyor. Bir icraat yapıyormuş gibi olmak ne kolay bu ülkede; haydi bir omuz verin, elinizi taşın altına koyun dediğimizde ise ne yönetimimizden ne de basından yeterince desteği göremiyoruz.

Yukarıda da dediğim gibi, bir avuç da kalsak haykıracağız o saygıdeğer ismi; belki statta yer alanlar ve TV karşısındakiler duymayacak, ama biz vefasızlığın vicdan azabını yaşamayacağız hiçbir zaman (bunun şimdilik küçük bir örneği ise ona mektuplarla seslenişimiz olan bir kitaptır)."

a.cakir@zaman.com.tr

http://www.zaman.com.tr/yazar.do?yazino=865168

** Bugüne kadar taraftarın sesini duyurmaya çalışman bile takdire şayan Ahmet Çakır. Yönetimimizden çok birşey istememiştik. Yapmamaları için de bir sebep yoktu lakin sesimize kulak vermediler, belki de vermek istemediler. Ne diyebiliriz ki; 'vefa' gerçekten İstanbul'da bir semt adıymış!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder