7 Mart 2010 Pazar

Tivoli Meydan Muharebesi



17 Mayıs 2000 Galatasaray - Arsenal UEFA Kupası Finali'nde görevli olan bir gazetecinin kaleminden...

Maç için Kopenhag'a Avrupa'nın dört bir yanından Türkler akıyordu, biz de gazeteci olarak orda yerimizi almıştık.

Maça daha 2 gün vardı, hatta futbolcular bile gelmemişti ama finalin bir ismi İngiliz diğeri ise Türk olunca olay çıkmaması imkansızdı. Biz de bu olayları takip edebilmek için Kopenhag'a erken gitmiştik.

15 Mayıs: Sabah erkenden şehrin en büyük meydanı olan Tivoli Meydanı'na gitmiştik. Her tarafta dostça görüntüler vardı. İngilizler ve bizimkiler beraber foto çektiriyordu ama bunlar maça aileleriyle gelmiş olanlardı. Holiganları biraz araştırdığımızda gündüzleri dinlendiklerini geceleri ise içip olay çıkardıklarını öğrenmiştik.

Bizimkiler de ise Leeds maçından dolayı Galatasaray Tribünü'nün kalbi olarak adlandırılan Tayfa'nın çok büyük bir kısmı gelememişti maça. Sadece Sebahattin ve birkaç arkadaşı gözümüze çarpıyordu İstanbul'dan.

Ama ortalıkta Almanya, Hollanda gibi ülkelerden gelen gençler vardı, gördüğümüz kadarıyla da Sebahattin bu gençleri organize etmeye çalışıyordu. Gece olduğunda bize gelen haberde meydana yakın bir barda olay çıktığı bildirildi. Hemen oraya koştuk biz gittiğimizde polis olayları yatıştırmıştı. İngilizler barın içindeydi, Türkler ise kapıda. Polis kapıyı kapatmış bizimkileri içeri sokmuyordu.



Bir genç o sırada kapıya yaklaştı polise bir şeyler söyledi, tam dönerken koşarak kapıya bir tekme attı, tam o anda kapı açıldı ve İngilizler çekerek bizimkini içeriye aldı. Barın dış kısmı komple camdı. Dışardaki Türkler bu görüntünün ardında taşlarla camları kırıp içeri girdiler ve burdaki İngilizler'i kötü benzettiler. Bizimkiler çıktığında içerde bıçaklanmış bir İngiliz vardı.

16 Mayıs: Gece yaşanan olaylardan dolayı iki taraf da grup şeklinde dolaşıyordu ve neredeyse her tarafta küçük olaylar oluyordu, ama bunlar 3-5 kişinin yaptığı kavgalardı.

Akşama doğru yine bir kavga haberi geldi, bara gittiğimizde bir İngiliz hastaneye kaldırılıyordu. yine geç kalmıştık, olay çıkmış ve bizimkiler yine üstün gelmişti.

17 Mayıs: Olayın kokusu burnumuza geliyordu. Bugün kötü şeyler olacaktı. Meydanda kameralarımızla bekliyorduk. Meydan tamamiyle Türkler'le doluydu. 6-7 bin Türk meydandaydı. Her taraf Sarı-Kırmızıydı. Arada İngiliz de görüyorduk ama bunlar yaşı baya büyük ailelerdi.

Öğlene doğru bir haber geldi; 500 civarı İngiliz meydana doğru geliyordu ve bu sırada onları görmüştük, evet 500 kadarlardı ama yüzlerinden intikam okunuyordu. Caddenin karşısına gelince durmuşlardı. Meydanın o tarafına bakan kısmında bizim gençler toplanmaya başlamıştı. Ellerinde; kemer, şişe hatta bıçak olanları vardı.



Tam bu sırada meydanın diğer tarafında bir ses yükseldi. Yaklaşık 500 kişilik bir İngiliz grup arkadan saldırmıştı; ''yeeeeeee...'' ... Tam bu sırada cadde tarafındaki İngilizler de saldırıya geçti. Bu saldırı karşısında bizimkiler tamamen şok olmuştu. Çok iyi, planlı bir saldırıydı. Organize saldırıyorlardı. Bizimkilerde direniş vardı ama kişiseldi bunlar organize bir hareket yoktu.

Bu arada gözlerimiz Sebahattin'i ve de organize ettiği gençleri arıyordu ama hiç biri yoktu ortada. Yanımdaki arkadaşımın: ''Nerdesin Sebahattin'' dediğimi duyduğuna eminim.

İngilizler meydanın ortasında birleşmişti. Bizimkiler ise kaçacak yer arıyordu. Direnenler çok azdı. Dediğim gibi kişisel direnişti ve bir işe yaramıyordu. Tam bu sırada meydana çıkan bir caddeden bir ses geldi! Sanki gök yarılıyordu :

"Ya Allah Bismillah Allah-u Ekber!"



Bir an binler yürüyor sanmıştık ve işte bizimkiler geliyordu..! En önde Sebahattin, arkasında inanmış yürekli 300-400 civarı bir grup. Meydanın başına gelince durdular. İngilizlerin dikkati oraya yönelmişti.

Sebahattin elini kaldırdı ve bir kez daha bağırdı:

''Ya Allah Bismillah Allah-u Ekber!''

Ve arkasındakilerle birlikte meydana giriş yaptı. İngilizlerin üstüne acımasız bir şekilde saldırıyordu. Az önce ortalığı yakıp yıkan İngilizler şimdi kaçıyordu! Yere düşenlere defalarca vuruluyordu. Sebahattin'in geldiğini gören kaçan Türkler geri dönüyordu. Onlar da kaptığı sandalye, fırça, kemer vs. İngilizler'e saldırmaya başlamışlardı. Elindeki büyük Türk bayrağını bırakmayan bir Türk'e saldırıyordu İngilizler diğer tarafta. Türkler oraya yöneldi, o aslan parçası genç de kurtarılmıştı.

Bu savaş artık kazanılmıştı! Meydanın ortasında toplanıldı, en önde Sebahattin ve Türk bayrağı. Herkes sustu...

Sebahattin ağzını bir kez daha açtı:

"Dağ başını duman almış!..."

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder