İnşaatı yöneten TOKİ yöneticilerine sorduk:
- Bu profil bu çatıyı taşır mı ?
- Elbette..
dediler ama devam etti;
- Bu profil bu çatıyı taşır ancak şuandaki seyirci profili bu stadı zor taşır.
Futbolun seyirci profili yeni stada taşınırken eski alışkanlıklarını o eski köyde bırakmak zorunda. Çünkü belli ki bu yeni köye eski adet uymayacak. Seyirci sözcüğünü de seçerek söylüyorum. Taraftar kavramıyla seyirci sözcüğünü kesin çizgilerle ayırıyorum. Taraftarla seyirci aynı şey değil çünkü. Taraftar demek bir takıma, bir kişiye, bir ideolojiye, bir inanca taraf olmak demek. Hiçbirşey beklemeden karşılıksız, çıkarsız sevmek demektir. Yenilgilerden, yengilerden, kazanılan, kaybedilenlerden azade ve sayıları milyonlarca...
Tribün seyircisi ise onbinlerle, binlerle ölçülen küçük bir parçası yalnızca. Bir bilet karşılığında herşeyi söyleme hakkı olduğunu savunan taraftar topluluğu oysa değişmesi gerekiyor, o anlayışların seyircinin oyunun asıl parçası olmadığını artık farketmesi gerekiyor. Takımların seyirciye olan ihtiyacından çok, seyircinin ölçüsüz heyecanlar yaşamak için stadlara koştuğunu kabullenmesi gerekiyor. Asıl kim kime borçlu anlamak gerekiyor. Bu bakış çok aykırı geliyorsa şayet daha iki yıl önce altı maçı seyircisiz oynayan bir takımın nasıl şampiyon olabildiğini hatırlamak, hatırlatmak gerekiyor. Bütün stadlarda 5-10bin kişilik tribün seyircisinin eylem ve söylemleri için dışardaki milyonlarca taraftardan ne zaman ve nasıl yetki aldığını da sormak gerekiyor. O eylem ve söylemleri milyonlarca karşılıksız seveni bağlamadığını da son söz olarak söylemek gerekiyor.
Aslantepe'de yalnız Türkiye'nin değil dünyanın en modern stadlarından biri yükseliyor. Avrupa'dan gelecek konukları da kıskandırıcak bir stat bütün Türkiye'nin gurur duyacağı... Evet bu çağdaş arena yeni bir seyirci profilini hakediyor. Söz gelimi içinden 20-30 yılda bir çıkan pırlantaları kırıp örselemeyecek bir seyirci profili mesela dışardaki milyonlarca taraftarın ortak değerlerini coşkusuyla bayram yerine çevirecek bir tavrı hakediyor bu çağdaş yatırım ama sadece coşkusuyla o kadar...
Türkiye'nin futbol kültürü yeni ve çağdaş statlarla değişmeye başlamalı artık. Bütün şehirlerde, kendi sahasında elenip giden Manchester United'ın Bayer Münih ile maçının finalini ders diye izlemeli herkes. Hem nedense çok önemsenen bizim de 30 yıldır içinde bulunduğumuz tribün seyircisinin kıymeti harbiyesi nedir ki... Kim hatırlar ki isimlerini... Geride hatıraları kalanlar biz o sevinçleri ve kederleri yaşatan o görkemli oyunun asli oyuncuları değil mi sanki... Hayır ille de başka bir profilde ısrar ediliyorsa şayet 60 yıldır Türkiye'nin hatırladığı tek tribün figürü olan kişinin adının başında neden "karıncaezmez" yazıyor peki?
- Bu profil bu çatıyı taşır mı ?
- Elbette..
dediler ama devam etti;
- Bu profil bu çatıyı taşır ancak şuandaki seyirci profili bu stadı zor taşır.
Futbolun seyirci profili yeni stada taşınırken eski alışkanlıklarını o eski köyde bırakmak zorunda. Çünkü belli ki bu yeni köye eski adet uymayacak. Seyirci sözcüğünü de seçerek söylüyorum. Taraftar kavramıyla seyirci sözcüğünü kesin çizgilerle ayırıyorum. Taraftarla seyirci aynı şey değil çünkü. Taraftar demek bir takıma, bir kişiye, bir ideolojiye, bir inanca taraf olmak demek. Hiçbirşey beklemeden karşılıksız, çıkarsız sevmek demektir. Yenilgilerden, yengilerden, kazanılan, kaybedilenlerden azade ve sayıları milyonlarca...
Tribün seyircisi ise onbinlerle, binlerle ölçülen küçük bir parçası yalnızca. Bir bilet karşılığında herşeyi söyleme hakkı olduğunu savunan taraftar topluluğu oysa değişmesi gerekiyor, o anlayışların seyircinin oyunun asıl parçası olmadığını artık farketmesi gerekiyor. Takımların seyirciye olan ihtiyacından çok, seyircinin ölçüsüz heyecanlar yaşamak için stadlara koştuğunu kabullenmesi gerekiyor. Asıl kim kime borçlu anlamak gerekiyor. Bu bakış çok aykırı geliyorsa şayet daha iki yıl önce altı maçı seyircisiz oynayan bir takımın nasıl şampiyon olabildiğini hatırlamak, hatırlatmak gerekiyor. Bütün stadlarda 5-10bin kişilik tribün seyircisinin eylem ve söylemleri için dışardaki milyonlarca taraftardan ne zaman ve nasıl yetki aldığını da sormak gerekiyor. O eylem ve söylemleri milyonlarca karşılıksız seveni bağlamadığını da son söz olarak söylemek gerekiyor.
Aslantepe'de yalnız Türkiye'nin değil dünyanın en modern stadlarından biri yükseliyor. Avrupa'dan gelecek konukları da kıskandırıcak bir stat bütün Türkiye'nin gurur duyacağı... Evet bu çağdaş arena yeni bir seyirci profilini hakediyor. Söz gelimi içinden 20-30 yılda bir çıkan pırlantaları kırıp örselemeyecek bir seyirci profili mesela dışardaki milyonlarca taraftarın ortak değerlerini coşkusuyla bayram yerine çevirecek bir tavrı hakediyor bu çağdaş yatırım ama sadece coşkusuyla o kadar...
Türkiye'nin futbol kültürü yeni ve çağdaş statlarla değişmeye başlamalı artık. Bütün şehirlerde, kendi sahasında elenip giden Manchester United'ın Bayer Münih ile maçının finalini ders diye izlemeli herkes. Hem nedense çok önemsenen bizim de 30 yıldır içinde bulunduğumuz tribün seyircisinin kıymeti harbiyesi nedir ki... Kim hatırlar ki isimlerini... Geride hatıraları kalanlar biz o sevinçleri ve kederleri yaşatan o görkemli oyunun asli oyuncuları değil mi sanki... Hayır ille de başka bir profilde ısrar ediliyorsa şayet 60 yıldır Türkiye'nin hatırladığı tek tribün figürü olan kişinin adının başında neden "karıncaezmez" yazıyor peki?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder